Alper Görmüş

27 Şubat 2013, Çarşamba

“Türk hassasiyeti”nde medyanın sorumluluğu

Ertuğrul Özkök Hürriyet'te “Çözüm süreci iyi de Türk hasasiyeti ne olacak” diye bir soru attı ortaya ve ortalığı karıştırdı.

Radikal gazetesi ve gazetenin bazı yazarları Özkök'ü çözüme taş koymakla suçladılar ve ayıpladılar. Bunun üzerine Ertuğrul Özkök, Radikal'in genel yayın yönetmeni Eyüp Can'ı arayarak "madem çözümün önündeki engel benim, o halde Türklükten istifa ediyorum" dedi, ertesi gün de köşesinden "istifa"sını kamuoyuna duyurdu. Bu arada iş "Türklükten istifa etmek kolay, sıkıysa beyaz Türklükten istifa etsin" noktasına savruldu...

Bunlar tam Ertuğrul Özkök'ün istediği paslardı, derhal beyaz Türklükten de istifa ettiğini açıkladı ve "meydanın renksiz Türklere kaldığını" ilan etti.
Aslında "Türk hassasiyeti" bir vakıaydı ve böyle kahkahalar arasında değil, ciddiyetle tartışılmayı hak eden bir meseleydi... Nitekim Sinop ve Samsun olayları tam bu kahkahaların ortasına düştü.

Şahsi kanaatime göre, biz gazetecilerin kendimizi esaslı bir biçimde sigaya çekmeden, örtüsünü kaldırabileceğimiz bir konu değil "Türk hassasiyeti..." Eh, "amiral" olması hasebiyle Ertuğrul Özkök'ün hele hiç hakkı yok bu tartışmayı açmaya...

Neden mi? Söyleyeceğim, fakat isterseniz önce nedir "Türk hassasiyeti", ona bakalım... Bu kavram, dağa çıkıp devlete isyan etmiş birileriyle barış görüşmeleri yapmanın Türkler üzerinde yaratacağı olumsuz duygulara işaret etmek amacıyla kullanılıyor...

Peki, neden biz gazetecilerin (hele hele Özkök'ün) konuyu tartışma hakkı yok? Çünkü bu "hassasiyet"in oluşmasında biz gazeteciler birinci dereceden sorumluyuz. Onun da nedeni açık: Bir hassasiyet (duygu) mutlaka bir bilginin üzerinde yükselir. "Türk Hassasiyeti" de Kürtlerin, birdenbire (1980'lerde), hiçbir sebep yokken dağa çıkıp Türk askerlerini öldürmeye başladıkları bilgisi üzerinde yükseliyor.

Oysa gazeteciler gerçeğin böyle olmadığını biliyorlardı; Kürtlerin sırf kötülük olsun diye dağa çıkıp insan öldürmeye başlamadıklarını biliyorlardı...
Peki, bunları "Türkler"e anlattılar mı? Hayır. Peki, anlatsalardı "Türk hassasiyeti" günümüzdekinden farklı bir biçimde tezahür eder miydi? Evet.
İşte bu nedenle, Türk medyası "Türk hassasiyeti"ndeki sorumluluğunu kabul edip ortaya sermedikçe, bu konuda söz almaya hakkının olmadığını düşünüyorum ben.

SON DAKİKA