Odanın kapısından içeriye doğru dalgalanan "Bıktım artık ya!" çığlığını duymamak mümkün değildi. Hanım kızımız acaba neye bozulmuştu? Çıkıp sordum. Tuvalet meselesiymiş, kuyruk varmış.
"E, sen de başka kata git..." Zaten diğer katlardan geliyorlarmış. "Niye?" Öteki kattakiler pismiş. Bizim kattaki temiz olduğu için buraya dadanmışlar.
Bunu duyunca anılar üşüştü tabii: Dinç Bilgin dönemi. İkitelli'deki Medya Plaza'dayız. Binanın girişinde reklam bölümü var. Sonra gazete. En üstte yönetim ve dergiler...
Dergicilerin kullandığı tuvaletlerle, gazetede çalışanların kullandıkları arasında, temizlik açısından düpedüz sınıf farkı vardı.
Günde beş kere abdest aldırarak, temiz olmamızı isteyen İslam dini bile bu milleti terbiye edememiştir. Geçenlerde bir cami tuvaletine girmem gerekti. Kimse yok. Kapılar açık. Hepsi alaturka. Bu vücutla kullanmam imkansız.
"Alafranga yok mu?" Kabindeki ibrikçi önce beni şöyle bir süzdü. Sonra "Var" dedi. Bir kapının kilidini açtı. Çok pis kullanıldığı ve temizlemesi de alaturkalara göre zor olduğu için kilitli tutuyor, ancak yaşlılara, sakatlara filan açıyormuş. Temizlik bir türlü imandan gelememiş anlayacağınız.
Yine kadın sorunu
Kılığıma kıyafetime bakarak temiz kullanacağıma hükmetmiş olmalı. Tabii bu da istatistiki bir durum: Şık hanımların, lacileri çekmiş beylerin, girdikleri tuvaleti, iğrenç bir şekilde bıraktıkları çok görülmüştür.
Kadınlar deyince aklıma geldi. Milliyet'te çalışırken birkaç kere yazmıştım: Tuvalet bahsinde, cinsiyetler söz konusu olduğunda, "eşitlik aslında adaletsizliktir".
Mimarlar, şirket binalarını, konser salonlarını, AVM'leri tasarlarken, erkeklere ve kadınlara eşit alan ayırıyor. Halbuki kadınların tuvaletlerde erkeklere kıyasla iki kat fazla zamana ihtiyaç duyduğu saptanmış durumda. Dolayısıyla kadın tuvaletlerine daha fazla yer ayırmaları gerekiyor.
Yaparlar mı? Asla yapmazlar. Sorun sadece mimarlardaki "erkek" bakışı ile müteahhitlerin pintiliği değil. Pek gurur duyduğumuz medeniyetimiz böyle. Zihniyetler tosbağa hızıyla değişiyor.
Yine de kimsenin hakkını yemeyelim: Bu konuda en ileri hamleler, İstanbul Belediye'sinden geliyor. Kentin çeşitli yerlerine çok güzel paralı tuvaletler yaptılar. Hele Eminönü'ndeki bir harika: Yürüyen yolla giriyorsunuz. Yaşlılar ve sakatlar duacı.
Her dem pırıl pırıl
Tuvalet konusunda biz işin henüz abc'sindeyiz: Kağıt olsun, suyu aksın, sabun bulunsun, vs...
Dünyada ise tuvalet tasarımları almış başını gitmiş durumda. En yeni fikirler Uzakdoğu'dan, bilhassa Japonlardan çıkıyor. Son zamanlarda tasarım kadar temizlik- hijyen ve sudan tasarruf katsayısını yükseltmeyi de önemsiyorlar.
Mesela Las Vegas'taki ünlü Tüketici Elektroniği Fuarı CES'te "yılda bir kez temizleyeceksiniz" sloganıyla akıllı bir Japon yapımı tuvalet tanıtıldı. Klozeti yeni icat edilmiş bir tutmaz-yapıştırmaz maddeyle kaplıyorlar. Kullandıktan sonra sifonu çektiğinizde tuvalet pırıl pırıl oluyormuş.
Türklerin bu teknolojisine en büyük katkısı, alafranga tuvaletlerdeki taharet musluğu oldu. Küçümsemeyin. Hangi yabancıyla bu konuyu konuşsam, milletimizi takdir ediyor.