Başka bir çağa ilişkin sloganların, Frenklerin tabiriyle "comeback" yapması, yeniden dolaşıma sokulması ilginç bir durum. Belli ki bir ihtiyaca tekabül ediyor.
Mesela Atatürk'ün "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" sözünü son günlerde sıkça işitiyoruz. Bunu en çok, Türkiye'nin Ortadoğu'ya fazla bulaştığını, bu gidişle sıcak savaşa gireceğimizden veya ciddi ekonomik kayıplarımız olacağından korkanlar söylüyor.
Eh, haksız da değiller. Dün Antalya'da faaliyet gösteren bir işadamı ahbabımla konuştum. "İstanbul'da pek fark edilmiyor ama uçak sanki Antalya'ya düştü" dedi: "Kentin en önemli gelir kaynakları turizm, yaş meyve- sebze ihracı ve emlak. Üçü de Ruslara bağımlı, üçü de aniden kesildi."
'Yurtta ve Dünyada Barış' şiarının, kokmaz-bulaşmaz bir şekilde yorumlanmasını birkaç kere eleştirmiştim. Bence olaya pasif değil, aktif olarak yaklaşılmalıydı.
Bunun yolu da... Türkiye'nin, diplomasi, demokratik- liberal değerler, kültürsanat gibi Yumuşak Güç denilen potansiyelini kullanmasından geçiyordu. (Mesela 2009'da Suriye ile vizelerin kaldırılmasını bu nedenle alkışlamıştım.)
Sert Güç denilen, askeri ve ekonomik imkânlarınızı kullanarak karşı tarafa istediğinizi yaptırabilirsiniz. Ancak diş biler ve ilk fırsatta öç alır. Onun yerine en iyi yöntem kendinizi çekici kılmaktır. "Gıpta edilen" olmaktır.