Farklı müzik türlerini bir araya getiren çalışmalar eskiden beri ilgimi çekmiştir. Nihayet bir pikabım olduğunda aldığım ilk plak, rock müziğin klavye ustası Rick Wakeman'ın Journey to the Center of the Earth'ü olmuştu.
Wakeman bu albümde bir gençlik hayalini gerçekleştirmiş... Fransız yazar Jules Verne'in 1864'te yayınlanan ünlü romanı Dünyanın Merkezine Seyahat'i müzikleştirmişti.
Kitabı okumayanlar, 2008 tarihli filmi izlemiş olabilirler. Film pek beğenilmedi. Romanın yayınlanışından tam 110 yıl sonra, Rick Wakeman'ın 1974'te gerçekleştirdiği çalışma ise büyük ilgi görmüştü.
Bir rock müzisyeninin, çocuk romanından hareketle beste yapması, zaten yeteri kadar ilginçti, şaşırtıcıydı. Dahası, Wakeman ve arkadaşlarına, Londra Senfoni Orkestrası ile İngiliz Oda Korosu eşlik ediyordu.
Wakeman'ın albümünü dinlerken aklıma düşmüştü: Acaba bir gün bizde de benzeri işler yapılabilecek miydi? Aradan epey zaman geçti ve perşembe akşamı bu fikrin, beklemediğim bir şekilde gerçekleşmesine şahit oldum.
Şahane bir proje
Türkmenistan başta olmak üzere, dünyanın dört bir yanında üstlendiği büyük inşaat işlerinden tanıdığımız Polimeks Grubu, 20'nci kuruluş yıldönümünü görkemli bir etkinlikle kutlamak istemişti.
"Görkemli kutlama" denildiğinde Türkiye'de akla havai fişekler filan gelir. Polimeks'in kurucuları Erol Tabanca (Yönetim Kurulu Başkanı), Cem Siyahi ve Abdullah Gözener ise 20'nci yılı unutulmayacak bir sanat projesiyle kutlamayı tercih etmişti.
Proje gerçekten çok hoştu: Londra Filarmoni Orkestrası, Sezen Aksu'nun bestelerini seslendirecekti.
Bir yıl süren çalışmaların sonucunu perşembe gecesi Zorlu Center Konser Salonu'nda dinledik:
Şef Marcello Rota yönetiminde Londra Filarmoni Orkestrası... İstanbul Filarmoni Korosu, Erdal Kızılçay (piyano, basgitar), Fatih Doğaner (ud) Göksun Çavdar (klarnet), Hasan Gözetlik (trompet) ve Akatay Ritim Grubu ile birlikte... Masum Değiliz'den Kaybolan Yıllar'a, Şıkıdım'dan Hayat Sana Teşekkür Ederim'e on beş Aksu bestesini seslendirdi.
Sonucu tahmin edersiniz: Sanatçıları ayakta alkışlayan bir salon dolusu insan...
Kaynaşmak kolay değil
Yazının başında farklı müzik türlerinin bir araya getirilmesinden söz ettim. Aslında sanıldığı kadar kolay bir iş değildir bu...
Sanatçıların önündeki notalar aynıdır tabii ki. Ancak çalış biçimleri farklıdır. İyi niyetle yola çıkılmıştır ama bir de bakarsınız herkes ayrı telden çalmakta...
Hem kültürel farkları korumak, hem de üslup ahengi yakalamak sanıldığından çok daha zordur. Yoksa ortaya uyum değil, ayrışmış müzikal öbekler çıkar. Moda tabirle kutuplaşma olur.
Mesela caz ile klasik Batı müziğini kaynaştırmak nispeten kolaydır. Bach'ın parçaları caza uygundur. Ama bir Mozart'ı cazlaştırmak zordur.
Konserden döndükten sonra kültürleri buluşturan bazı parçaları aradım. Pakistanlı Sachal Caz Topluluğu'nun ünlü Dave Brubeck parçası Take Five'ı yorumlayışını dinledim. Çok şirindi ve hiç de fena değildi.
Bir de Sachal'ın, Wynton Marsalis ve arkadaşlarıyla birlikte Blues Walk'ı seslendirişini dinledim ki şahaneydi. Meraklısına tavsiye ederim.