Sabah yedi suları. Kahvaltı vakti. Beyaz peynir, salatalık ve acı yeşilbiber hazır.
Kızarmış bir dilim ekmeğin üzerine zeytinyağı gezdiriyor, kekik serpiyorum.
Sıra geldi gizemli ana...
Ekmeği ısırıyorum. Kulağıma o harika ses geliyor: Çıtır!
Bir parça beyaz peynirin ardından, salatalıktan ve biberden birer ısırık:
İnsana yaşamakta olduğunu hatırlatan iki "çıtır" sesi daha...
Bir süre önce "çıtır" sesini merak ettim: Ben bu sesi niye seviyorum?
Bana niye zevk veriyor? (Merak ettim ama soruların cevabını araştırmadım.) Geçen gün dünyanın en önemli nörologlarından Vilayanur Ramachandran'ın "Öykücü Beyin" adlı kitabını okuyordum. Kitabın dille ilgili bölümünde şöyle bir pasaja rast geldim: "Tüm memelilerin orta kulaklarında üç ufak kemik bulunur: Çekiç, üzengi, örs.
Bu kemikler sesleri kulak zarından içkulağa iletir ve artırır" diye lafa başlamış.
Bu bilgi yeni değildi elbette.
Okulda öğrenmiştik. Ancak yazı giderek ilginçleşiyordu: "Bu kemiklerin omurgalıların evrimindeki ani ortaya çıkışı (memelilerde bulunur ama onların sürüngen atalarında bulunmazdı) bütünüyle bir gizemdi..."
Derken uzmanlar gelişimin ne şekilde olduğunu fosillerden hareketle ortaya çıkarıyor:
Meğer sürüngen kulağının, memeli kulağına doğru evrimi, çene kemiğinin arka kısmından başlamış.
Ramachandran hatırlatıyor: "Çenenizin arka kısmının, kulağınıza ne kadar yakın eklemlenmiş olduğunu anımsayın..."
Ağız ile kulak arasında bağlantı olduğunu zaten biliyoruz (bakınız KBB doktorları). Ama daha da ötesi var:
İşitme sistemimiz, çiğneme sistemimizden çıkmış. Yani önce ağız yapımız değişmiş. İşitme mekanizması ise onun sonucu olarak gelişmiş.
Taze ve lezzetli
O halde sabahları duymaktan büyük zevk aldığım çıtırdama...
Beni milyonlarca yıl önceki atalarımıza bağlayan bir ses olmalı.
Acaba minik bir keşifte mi bulunmuştum?
Ne gezer! Biraz araştırınca gördüm ki bu çıtır meselesi üzerine çok düşünen olmuş.
Mesela Güney Kaliforniya Üniversitesi'nden, "Hem Et, Hem Ot Yiyen Zihin:
Yiyeceklerle Değişen İlişkimiz" adlı önemli kitabın yazarı nöro-antropolog Dr. John S. Allen bakın ne diyor: "Çiğnerken duyduğumuz 'çıtır' sesi, tazeliğin ve dolayısıyla lezzetin işaretidir... Araştırmalar, bırakın yemeği, sadece 'çıtır' dediğimiz anda bile beynimizdeki bazı bölgelerin harekete geçtiğini gösteriyor."
Lokantacılar "çıtır" yiyeceklerin diğerlerine kıyasla daha çok ilgi gördüğünü söylüyor.
Yiyeceğin gerçekten çıtır olmasından önce, mönüde "çıtır" denmesi bile insanların ilgisini ona yöneltiyor.
Sadece ekmekte, patates kızartmasında veya yeşilliklerde aramıyoruz "çıtır" sesini: Mesela baklavanın da "çıtır" olanını seviyoruz.
TV'de veya radyoda bir gofret reklamı düşünün ki "çıtır" sesi duyulmasın. Mümkün mü?
Nasıl "tik-tak" dendiğinde aklımıza saat-zaman geliyorsa, "çıtır" dendiğinde de taze ve lezzetli yiyecekler geliyor.
Böylece "çıtır" sesini duymaktan niye zevk aldığımı azçok öğrenmiş oldum. Şimdi sıra acıda... Sabah sabah acı yeşilbiber yemek niye hoşuma gidiyor acaba? Öğrenince anlatırım.