Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 20 Kasım günü camilerde okuttuğu hutbenin konusu neydi? Bazı yorumcular hutbenin konusunun "IŞİD'in İslam'a yaptığı kötülükler" olduğunu düşünüyor.
Eğer camide dinlemediyseniz, Başkanlığın internet sitesinde tam metni bulabilirsiniz. Okuduğunuzda şunu göreceksiniz:
Hutbede bir kez olsun "IŞİD" (Irak-Şam İslam Devleti) veya Diyanet'in kullandığı Arapça kısaltmayla "DAİŞ" kelimesi geçmiyor.
Hutbenin başlığı: "Küresel Terörün Hedef Aldığı Din: İslam". Metinde yer alan can alıcı cümlelerden biri şöyle:
"İslam'la, Müslümanlıkla ilgisi olmayan cinayet şebekelerinin işlediği cürüm, saldırı, vahşet ve katliamlar ne yazık ki İslam'la birlikte anılır olmuştur."
"Cinayet şebekeleri" varmış... Doğru, var da; bu şebekelerin adı ne? Hutbeyi hazırlayanlar ve camilerde okunması için onay verenler, neden IŞİD veya DAİŞ demekten imtina ediyor? Neden bu kısaltmaların ne anlama geldiği cemaate söylenmiyor? Neden yan çiziliyor, laflar dolandırılıyor?
Adamlar Hıristiyanları toplu halde katlediyor, Rus yolcu uçağını havaya uçuruyor, kameralar önünde rehinelerin başını kesiyor, Paris'te terör eylemiyle yüzden fazla insanı öldürüyor...
Sonra biz kalkıp "İslam hedef alındı" diyoruz. Burada amaç, "asıl mağdur biziz" söylemiyle sorumluluktan kurtulmak değilse, nedir?
Bu şebekelerin Müslümanlıkla alakası yokmuş... Madem öyle, dünyanın dört bir yanından Müslümanların IŞİD'e katılmalarını nasıl açıklıyorsunuz?
Biz akıllıyız da... Abu Dabi'de ayda 170 bin lira kazanırken IŞİD'e katılmaya gelen kadın atom mühendisi mi aptal?
Biz kandırılmadık da... 10 yıl ABD'de çalıştıktan sonra eşini ve beş çocuğunu alarak IŞİD'e katılmak üzere yola koyulan 47 yaşındaki Hint mühendis mi kandırıldı?
"Bu cinayet şebekelerinin Müslümanlıkla ilişkisi yok" dediğiniz anda... Hutbeyi dinleyen sıradan Müslüman, "Meğer benimle bir alakası yokmuş" demeyecek mi?
Halbuki ağustos ayında müftülere hitap ederken, Başkan Mehmet Görmez şöyle demedi mi:
"Bu ve benzeri tekfirci eğilimler, sadece 'dış mihrakların komplosu' denilerek geçiştirilemez. Velev ki komplodur, 'Peki, bu komplonun tutmasında bizim bünyemizin hiç mi zaafı yoktur' suali sorulmalıdır."
İşte doğru saptama oydu. Eğer bir sorun varsa, öncelikle içeridedir, aramızdadır, kendi bünyemizdedir.
Müftülere hitap ederken "Bünyemizin zaafı var" diye özeleştirinin ilk adımlarını atacaksınız... Ama üç ay sonraki hutbede "Bizimle alakası yok" diyeceksiniz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
Çok şey istemiyorum: Diyanet ağustosta açıkladığı DAİŞ (IŞİD) Raporunda yazılanları cami cemaatine anlatsa yeter.