Twitter, WhatsApp gibi uygulamaların henüz icat edilmediği... Milletin laklak ihtiyacını cep telefonu mesajlarıyla giderdiği yıllarda... Gülmek, kızmak, merak etmek gibi temel duygu ve düşünceler, noktalama işaretleriyle gösterilirdi.
Örneğin, iki nokta işaretinden sonra, sola dönük iki parantez işareti ":))" koymak, "çok güldüm" anlamına geliyordu.
Türk Dil Kurumu'nun eski yönetimiyle konuşma fırsatı bulduğumda... İşaretlerin bu biçimde kullanılmasının dile dahil olduğunu... Bu nedenle Türkçe Sözlük'te yer almaları gerektiğini söylemiştim.
Öyle bir "Olabilir tabii" demişlerdi ki... Vurgulama biçiminden, "Şimdi bir de bu zıpçıktı gençlik hevesiyle mi uğraşacağız yani" diye düşündüklerini anlamıştım.
Daha sonra 'emoji'ler çıktı. Bunlar duygu, düşünce ve nesneleri gösteren hazır işaret ve çizimlerdi (ideogramlar ve piktogramlar) . Böylece noktalama işaretleriyle ifade oluşturmaya gerek kalmadı.
Bu anıyı hatırlamama... Ünlü Oxford Sözlüğü'nün, "mutluluk gözyaşları dökmek" veya "sevinçten ağlamak" anlamındaki emojiyi, "Yılın Kelimesi" seçtiğini öğrenmem neden oldu.
Adamlar teknolojinin, dili hızla değiştirdiğinin farkında. Ancak bu değişime direnmek yerine, ona uyum sağlamayı tercih ediyorlar. İlk kez bir emojiyi yılın kelimesi seçmeleri bunu gösteriyor.
Unutmadan: Oxford Sözlüğü'nün bu tercihi yenilikçi bulundu ama beğenilmedi. Başka kelimeler vardı tercih edilebilecek. Mesela: "Göçmen" veya "Keresteseksüel" (Sakal bırakıp, oduncu gömleği giyerek, orman façası yapan kentli erkeklere böyle deniyormuş.)
Özçekim mi, selfi mi?
Hepsi değil elbette ama bizdeki dil uzmanlarının çoğu, (Kemalistler de dahil) muhafazakardır. Yüzleri geçmişe dönüktür. Önce dili kurallara bağlar, sonra da o kuralların değişmemesini isterler.
Aynı tutumu kelimeler karşısında da gösterirler. Kaşgarlı Mahmut'un 950 yıl önce Divanü Lugati't Türk adlı eserine aldığı... Ancak çoktan kullanımdan kalkmış bir kelime ilgilerini çeker de... İstanbul varoşlarında geliştirilmiş bir kelime veya eski kelimeye yüklenen yeni bir anlam umurlarında olmaz.
Özetle, dildeki dinamizmi bastırmaya çalışırlar. Halbuki dili zapturapt altına almak mümkün değildir. Çünkü onu kullanan toplum değişmektedir.
Bizimkilerin değişime uyum sağlama çabaları da (sanırım samimi olmadıkları, kendilerini zorladıkları için) çoğu kez hüsranla sonuçlanır.
Hatırlayın... TDK, Batı'da "selfie" denilen ve "kendi fotoğrafını çekmek" anlamındaki eylem için 'özçekim' demişti.
Aradan bir buçuk yıl geçti, ne fotoğraf çekenler kullanıyor 'özçekim'i, ne de sokaklarda çubuğunu satanlar... Herkes "selfi" diyor.
İşin eğlenceli tarafı: TDK sitesindeki 'Güncel Türkçe Sözlük'e 'özçekim' yazdığınızda, bir karşılık bulamıyorsunuz. Belli ki kendi önerilerine, kendileri de inanmamış.
Şimdi birileri çıkıp "Ama selfi Türkçe değil ki..." diyecektir. Yanlış bir itiraz... Arapça, Farsça, İtalyanca, Fransızca kelime dolu dilimiz. Ancak çoğunu olduğu gibi bırakmamışız: Almışız o kelimeleri kendimize uyarlamışız. Yani Türkçeleştirmişiz.
Kıssadan hisse: TDK kendini yormasın. Halk 'selfie'nin Türkçesini 'selfi' yaptı, işi bitirdi.