Bugün size Giacometti'den söz etmek istiyordum. Söyleyeceğimi yine söyleyeceğim.
Ancak sayfaya dökülen kelimelerin bir değeri, bir etkisi olmayacağını da biliyorum. Çünkü mantığın ve sağduyunun anlamını yitirdiği bir dönemde ve bölgedeyiz.
Niye mi böyle karamsar konuşuyorum?
Cuma sabahı... "Hafta sonu geldi... Birçok kişinin boş vakti olacak...
Cumartesi yazısında Beyoğlu Pera Müzesi'ndeki Giacometti sergisinden bahsedeyim...
İmkânı olan çocuğunu alıp gider, hem dünyalarını sanatla zenginleştirir, hem de hoşça vakit geçirir..." diye düşünerek uyandım.
Gazeteyi açtım ki ne göreyim? IŞİD militanları, Musul yakınındaki Ninova Müzesi'ne dalarak, Asurlulardan kalma tarihi heykelleri matkap ve balyoz kullanarak parçalamış.
Bu vandallığı, bu tarih katliamını niye yaptıklarını bir militan şöyle açıklamış: "Yüzyıllar önce insanlar Allah yerine bunlara taptı. Peygamberimiz bize bu heykelleri yıkmayı emretti."
Putlar çoktan kırılmıştı
Gerçekten de bir zamanlar insanlar putlara tapıyordu. Örneğin Kâbe putlarla doluydu. İslamiyet "Cahiliye Devri" denilen bu döneme son verdi. Bütün putlar kırıldı.
Sadece Allah'a tapılmaya başlandı.
Bunlar ne zaman oldu? MS 7'nci yüzyılda...
Peki, Asur İmparatorluğu, Ortadoğu'da ne zaman hüküm sürdü: Yaklaşık olarak MÖ 2000 ile MÖ 600 arasında.
Yani Asur ile İslam arasında en az 1300 yıl var. Bitmiş, gitmiş bir imparatorluk...
İslamiyet doğduğunda, Asur'un esamisi dahi okunmuyordu.
Zaten tahmin etmek de zor değil: Eğer Asur putları o sırada aktif olsaydı (yani hâlâ tapılsaydı), dönemin Müslümanları, Kâbe'de yaptıkları gibi onları da ortadan kaldırırdı.
Üstelik militanların kırıp döktüğü heykellerin çoğu, put filan da değil. Tapılmak amacıyla değil, önemli olaylar ve kişiler (imparatorlar, savaşlar, komutanlar) hatırlansın diye yapılmışlar. Yani bir bakıma Asur toplumunun kolektif hafızasıydı o heykeller.
Osmanlı yazmaları yakıldı
Peki, bunların bize yararı neydi? Diğer tarih-arkeoloji müzelerindeki gibi Ninova Müzesi'ndeki eserler de bize insanlığın kat ettiği mesafeyi gösteriyor: Eski insanlar nasıl yaşardı? Nasıl bir kültürleri vardı? Zevkleri nelerdi? Velhasıl nereden nereye geldiğimizi gösteriyor o eserler.
IŞİD geçenlerde Musul Kütüphanesi'ni yakarak, Osmanlı'dan kalma eserler de dahil olmak üzere, 8 bin kadar nadir kitabı yok etmişti.
İşte böyle tarih katliamlarının yapıldığı bir çağda yaşıyoruz. Hal böyleyken İsviçreli heykeltıraş ve ressam Alberto Giacometti'den (1901-1966) söz etmek ne kadar anlamlı?
Giacometti sadece 20'nci yüzyılın değil, gelmiş geçmiş heykeltıraşların birinci liginde yer alan bir sanatçıymış... Bu Türkiye'deki ilk kapsamlı sergisiymiş... Alametifarikası sayılan çok ince ve uzun insan figürleri üzerine hâlâ yorumlar çıkan bir sanat dâhisiymiş...
Kendisinin ve eserlerinin resimleri İsviçre parasının (100 frank) üstünde yer alıyormuş...
Bütün bunlar kimin umurunda?
Gerçekten merak ediyorum... Birilerinin heykelleri kırıp, kitapları yaktığı, başka birilerinin de bu vandallığı doğru bulduğu, desteklediği bir çağda... Giacometti'nin yeri var mı?
Söyleyin var mı?