Geçen gün "suyu yan yatarak içen" bir çocuktan söz etti arkadaşlar. Annesi fark edip, sebebini sormuş. Çocuk, "Atatürk boğulmasın diye" demiş.
Meğer öğretmenleri "Atatürk içimizde yatıyor" diyorlarmış. Çocuk da suyu içerken, "içinde yatmakta olan" Atatürk'ün boğulmaması için yana doğru eğiliyormuş.
Bu çocuk aptal mı? Hayır. Sorun büyüklerde: Çocuğun yaşına uygun bilgileri, yaşına uygun biçimde öğretmemişler. Mecazi anlamdaki "içimizde yatıyor" deyimini, kelimenin düz anlamıyla "uzanıp yatmak" olarak kavramış.
Bir zamanlar çocuk zihninin çizgisel bir biçimde geliştiği sanılırdı. Adım adım, "bir artı bir artı" şeklinde...
Mecazın içindeki gerçek
Derken İsviçreli psikolog Jean Piaget (1896- 1980), çocuk zihninin çizgisel bir biçimde değil, basamaklar halinde geliştiğini keşfetti.
Her basamağın kendine has özellikleri vardı. Çocuk bulunduğu yaşa uygun bilgileri yavaş yavaş öğreniyor... Ama sonra, bir- iki ay gibi gayet kısa bir zaman aralığında, bir üst basamağa geçiyordu.
Dolayısıyla normal bir çocuğa, "bulunduğu zihin basamağına uygun olmayan" bir şeyler öğretmeye kalkışırsanız... Anlattıklarınızı sizin istediğiniz şekilde kavrayamaz.
Sorduğunuzda, cevap verir elbette: "Atatürk içimizde yatıyor öğretmenim" der. Siz de öğrendiğini sanırsınız. Halbuki anlamamıştır.
Bir yandan deyimdeki kelimeleri papağan gibi tekrarlarken, diğer yandan kelimeleri küçük âlemine, düz anlamlarıyla tercüme etmiştir.
Eğer Atatürk de, "dedesi gibi" ağzı açık uyuyorsa... İçtiği su, ağzından inip boğulmasına yol açacaktır. Böyle düşünür ve deyimi kavrayana kadar suyu yan yatarak içer.
Bunları niye mi anlatıyorum? İlkokul çocuklarına değerler eğitimi verilecekmiş. Bu amaçla hazırlanan kitapçıkta, mesela "Ölüm nimettir, çoğu zaman hayat yükünden kurtulmaktır" cümlesi yer alıyormuş.
Ölüm: Tehlikeli kavram
Biz büyükler, bunların mecazi laflar olduğunu biliyoruz. Halbuki birçok çocuk bu sözleri düz anlamıyla alacaktır.
Mesela "ekmeğe" nimet deriz. Ölüme de nimet derseniz. Çocuk zihni, ekmek ile ölümü eşitleyebilir ve buradan "Ekmek yersem ölürüm" sonucuna varabilir.
Karnesi kırıklarla dolu olan bir çocuk, babasının dayağından kurtulmak için intihar edebilir. Çünkü ölümün insanı sorunlardan kurtaran hoş bir şey olduğunu öğrenmiştir. Ondan sonra siz istediğiniz kadar, "Ama dinimizde intihar günahtır" deyin.
Oyun, çocuklar için çok önemlidir. Hayata ilişkin birçok önemli ilkeyi (dayanışma, rekabet, çalışma, dikkat, elayak becerisi) oyun sayesinde öğrenirler.
Oyun hayatı öğretir
Eğer çocuklara, "Zevk peşinde koşmak, mutluluk yerine ileride sürekli elem verir" derseniz... Ne demek istediğinizi anlayamayan bazı çocuklar, oyun oynamayı toptan bırakacaktır... Bu da onların, yaşıtlarına kıyasla, hayata daha zayıf biçimde hazırlanmasına yol açacaktır. Çocuğu, disipline sokmak için oyun oynamasına engel olmayın. Asla!
Not: Çocukken neyi nasıl gördüğümüzü daha iyi anlamak isteyenler, "itiraf.com" sitesine bakabilir. Büyük ihtimalle komşuları için, "Kedi-köpek gibi kavga ediyorlar" dendiğini duymuş olan 30 yaşındaki bir kadının itirafı şöyle:
"Çocukken tüm kedileri dişi, tüm köpekleri de erkek sanırdım. Yıllar geçti, yetişkin bir insan oldum ama hâlâ mantığım (!) erkek kedi ya da dişi köpek olabileceğini kabul edemiyor." Velhasıl herkes bi'tuhaf...