Kendimizi kandırmayalım. Kürt Ulusalcı Hareketi bu noktaya şiddeti kullanarak geldi. Ne kazandıysa savaşarak kazandı.
Peki, anlaşma yapmak mümkün değil miydi? Elbette mümkündü. Şiddeti şiddetle bastıramayacağını anladığında, "gel konuşalım" dersin. Sorun 1984'te başladığına göre... 1990'ların başında masaya oturulabilirdi.
Ama yok! Ordu izin vermedi. "Biz bu işi silahla halledeceğiz; barıştan söz ederek, elimizi soğutmayın" dedi. Ne kendisi PKK ile masaya oturdu, ne de sivillerin oturmasına izin verdi.
Nihayet Askeri Vesayet geriletildi. AK Parti Hükümeti, halktan aldığı güç sayesinde PKK ile diyalog kurdu.
Abdullah Öcalan'ın 2013 Nevruzunda yaptığı açıklamayı başlangıç noktası olarak alırsak, Barış Süreci bir yılı aşkındır devam ediyor. Münferit olaylar hariç, PKK militanları dağlarda bekliyor.
Kürt Ulusalcı Hareketi ne istiyor? Ayrıntıya girmeden iki maddede özetleyelim: 1) Özerklik, 2) Apo'ya ev hapsi.
Ama şimdilik Hükümet, ne özerklik konusunda somut adımlar atabilir, ne de ev hapsi konusunda.
Niye? Çünkü... Önce 17 Aralık meselesi vardı, Başbakan Erdoğan o konuyla uğraştı... Ardından 30 Mart seçimleri geldi, siyasi enerji orada yoğunlaştı...
Şimdi de gündem Çankaya seçimi... Üstelik seçimi halk yapacak. Yüzde 50'yi geçmek gerekecek.
Eğer Başbakan Erdoğan, adaylığını koyacaksa... Ki koyacak görünüyor... O zaman Kürt Ulusalcıların 6-7 puanlık oylarına da talip olmalı. Ne olur ne olmaz!
Öte yandan, bu talebini ortaya öyle bir şekilde koymalı ki... CHP ve bilhassa MHP ona karşı kullanmasın.
Buradan çıkan sonuç: Başbakan Erdoğan, ne özerklik konusunda adım atabilir, ne de Apo'ya ev hapsi konusunda.
Ama siyaset bitmez! "Belli ki Köşk ve 2015 genel seçimlerinden sonra, Erdoğan'ın liderliğinde çok önemli açılımlar yapılacak" hissini Kürt Ulusalcı oylarına verecek bir sürü icraat olabilir.
Bence Kürt sorununu en iyi bilen siyasetçilerden biri olan Beşir Atalay'ın çabalarını böyle okumak gerek.
Ancak zurnanın zırt dediği de bir nokta var: Yazının başında ne dedik? Kürt Ulusalcı Hareketi ne kazandıysa şiddeti kullanarak kazandı.
Bu sebeple, geri dönülemez aşamaya kadar PKK'yı elinde tutmak istiyor. Nedir o aşama? Elbette özerkliğin kanuna bağlanması, hatta Anayasa'ya girmesi... (Veya Anayasa'nın, özerkliğe engel çıkarmayacak şekilde tekrar yazılması.)
Peki, bu ve benzeri kritik adımlar ne zaman atılabilir? Ancak 2015 genel seçimlerinden sonra...
Tamam ama Nisan 2013'ten, Haziran 2015'e, süre iki yıldan fazla... Kürt Ulusalcıların sigortası durumundaki PKK militanları dağlarda sıkılmakta... Sabah idmanı, akşam içtiması, arada voleybol filan oynuyorlar ama yetmez. Gerilla şişmanlıyor!
Yarın öbür gün, Barış Sürecinde bir terslik olursa, PKK komutanları, ölüme gönderecek eleman bulamayacak. PKK sigorta olmaktan çıkacak. Bunu fark eden bazı devletlüler, sivil siyasetin aklını çelmeye çalışacak, "Canım özerklik vermeden de bu işi halledemez miyiz" demeye başlayacak.
Velhasıl değneğin iki tarafı da çamurlu; elini kirletmeden nasıl tutacaksın?