Hiç kuşku yok ki AK Parti'de son sözü Başbakan Erdoğan söylüyor. Öte yandan partide zengin tartışmaların olduğu, farklı fikirlerin ortaya atıldığı da bir gerçek.
Bunun açık bir örneğini, son birkaç günde Köşk seçimine ilişkin yapılan açıklamalarda gördük.
Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin şöyle dedi: "Türkiye'ye başkanlık sistemini getireceğiz. Böylece Cumhurbaşkanı seçilen Başbakanımız Erdoğan, aynı zamanda partili bir kişi olarak, başkan olarak, milletimize 2023'e kadar hizmet edecektir."
Şahin'in sözlerini Erdoğan'ınkilerle ("Koşturan, terleyen Cumhurbaşkanı") birlikte okuduğumuzda... Erdoğan'ın Köşk'e çıktığı takdirde, Fransa'daki Cumhurbaşkanı gibi davranacağını... İcraata karışacağını... Böylece Başbakanın arka planda kalacağını anlıyoruz.
Bu durumda, henüz değiştirilmemiş olan 82 Anayasası şöyle bir sorun çıkartacak:
Anayasa'ya göre devletin gündelik işleyişi Başbakanda düğümleniyor. Başbakan sabahtan akşama kararlar vermek zorunda: "Evet, hayır, evet, evet, bekletin, yapın, durun, devam edin, evet, hayır, çabuk olun..."
O halde, Erdoğan'dan sonra Başbakan olacak kişi ne yapacak? Karar vermeden önce Köşk'ün kapısını mı çalacak? Her gün mü gidecek Çankaya'ya, yoksa haftada bir mi? Cumhurbaşkanı yurtdışı seyahatine çıktığında ne olacak? İşler bekleyecek mi?
Velhasıl: Anayasa'nın kurduğu düzen ile siyasetin güncel işleyişi çeliştiğinde ne olacak?
En gergin senaryoya ise geçenlerde değinmiştim: Hani İngiliz futbolunda, Premier Ligi'nde bir sezon dahi dayanamayacak olan alt ligden takımlar, bazen müthiş bir sürpriz yaparak Kupa'da final oynarlar... Hatta içlerinde kupayı kazananlar dahi olmuştur.
Ya benzeri bir durum 24 Ağustos'ta olursa? CHP ile MHP'nin birlikte desteklediği çatı adayı Köşk seçimini kazanırsa? O da mı "Başkan" olacak? O da mı Başbakan'ın, yani Erdoğan'ın işine karışacak?
Parti yalpalar mı?
Aynı konuda Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ise bambaşka bir yaklaşım sergiliyor. Şu sözler onun:
"Genel Başkanımızın, Cumhurbaşkanı adayı olması gibi bir irade çıktı ortaya. Şu anda önemli olan hareketin geleceğidir. 2015 seçiminde zorluk çekmeyeceğimiz formül gerekiyor. Anayasa dahil tüm hedefler gerçekleştirilebilir. Güçlü bir cumhurbaşkanı, güçlü bir başbakan ve parti başkanı... Abdullah Bey'in ikna edilerek tekrar partimizin başında bulunması, bu seçimi bizim için çok daha rahat şekle getirecek."
Bu yaklaşımdaki kurgu bambaşka: Sanırım Atalay, partinin geleceği konusunda kaygılı. Bu yüzden de Abdullah Gül'ün Parti Başkanı ve dolayısıyla Başbakan olmasını istiyor.
İyi ama Abdullah Gül, söz dinleyen bir Başbakan olmayacağını çoktan açıkladı. Kabul ederse, icraatın başı (Başbakan) olacak, Cumhurbaşkanını da işlerine karıştırmayacak.
Gördüğünüz gibi partinin önde gelen isimlerinin zihninde çok farklı modeller var.
Yani medyada çıkan "Partinin ağır topu açıkladı..." türü haberlerde, açıklanan "gerçekler" değil sadece "arzular".