Dün metrobüsteyim. Tam arkamda konuştuğu için genç kızın telefondaki yakınmalarını duymamam mümkün değil: Seçimlere ilişkin usulsüzlüklerden, şaibeli durumlardan söz edip duruyor.
Sanırsınız ki AK Parti 30 Mart büyük seçim başarısını hilelerle kazandı. Öyle şeyler olmuyor mu?
Maalesef özellikle 1946'dan beri oluyor. Biri sandığı çalıyor, öteki sahte oy basıyor...
Ama bunların genel oy oranına etkisi devede kulak bile değil. Belki birkaç küçük belediye etkilenir, o kadar. Çünkü 52 milyondan fazla seçmenimiz var. Usulsüzlükler bu okyanusta erir gider.
Ne var ki, 30 Mart'tan çok umutlu olan kentli, eğitimli ve çoğunluğu Atatürkçü gençlerin bunu kabullenmesi çok zor... "Yolsuzluk varsa iktidar kaybeder" diye düşünüyor; "oy ver" kampanyalarının, "twit" atmanın, Facebook'ta propaganda yapmanın seçimi kazanmak için yeterli olduğunu sanıyorlardı.
Bence bu naif fikirlerin nedeni, 2011 Ağustosuna kadar süren vesayet rejimi... Askere sırtını dayayan eğitimli-laik orta sınıf, siyaset yapmayı bilmiyor: Halkın içinde çalışmak nedir? Vatandaş kime, niye oy verir? Alternatif olmak için neler yapılmalıdır?
Velhasıl 'reel-politik' acemisi olan bu eğitimli- laik orta sınıfın siyaseti öğrenmesi için on fırın ekmek yemesi şart.