AK Parti ilk seçim galibiyetini Kasım 2002 genel seçimlerinde almıştı. O günden beri birçok seçime girdi: 2007 ve 2011 seçimlerini kazandı. 2004 ve 2009 yerel seçimlerinden başarıyla çıktı. Ayrıca 2007 ve 2010 referandumlarında arzuladığı sonuçları aldı.
Bunca seçimden sonra hâlâ "zaferden" söz edilebilir mi? Evet; kesinlikle!
Çünkü bu seçime AK Parti çok ciddi bir saldırı altında girdi. Saldırılar sadece yurt içinden değil, yurt dışından da kaynaklandı: Yolsuzluk iddiaları, ses kayıtları, döviz oyunları, ABD ve AB kaynaklı sert eleştiriler...
Bu hücumlar karşısında Başbakan Erdoğan'ın sarıldığı güç halktı, milletti, seçmendi... AK Parti'nin kozu ise ekonomik istikrar ve hizmetti...
Sonuç: Saat 23.30 itibariyle AK Parti'nin oyu yüzde 45'in üstündeydi. Oran bir miktar değişse dahi açık ara birinci olacağı belliydi.
Belediye başkanlıklarına baktığımızda... En önemli sonuç bence Kadir Topbaş'ın İstanbul'da yüzde 48'i yakalamasıydı. Bu büyük bir başarıydı çünkü 2009 yerel seçimlerinde Topbaş yüzde 44 almıştı.
AK Parti'nin hizmet merkezli politikasının başarısını gösteriyor İstanbul'daki bu muhteşem oran.
Bu noktada Mustafa Sarıgül'e de değinelim... Yüzde 40'a yaklaşarak kayda değer bir oran yakaladı. İstanbul'un başkanlığını kazanamasa da, bundan sonra CHP'nin başkanlığına yürüyebilir.
"Ya Cemaat" diyeceksiniz... Cemaat'in "siyasal" etkisinin "sıfıra yakın" olduğunu söyleyebiliriz. CHP'yi desteklemesi ve "ablaları" sahaya sürmesi bir işe yaramadı. Seçimin en büyük kaybedeni Cemaat oldu.
Özetle: Başbakan Erdoğan halk nezdinde güven tazeledi. AK Parti'nin ekonomik ve toplumsal politikaları bir kez daha onaylandı. Bunca yıpranmaya rağmen İstanbul ve Ankara kazanıldı. Daha ne olsun? Zafer işte!
Bakalım Başbakan Erdoğan bu oranları nasıl yorumlayacak? Bu sorunun cevabı, Köşk'e aday olup olmayacağını gösterecek.