Yargıtay, Başkan Aziz Yıldırım'ın cezasını onadı. Böylece şike ve teşvik girişimi hukuken ispatlanmış oldu. (Bir de çetecilik var.)
3 Temmuz 2011'de başlayan süreçte...
Aziz Yıldırım ve arkadaşları çok ilginç bir savunma stratejisi izledi.
Dediler ki: "Gülen Cemaati, Atatürkçülerin son kalesi olan Fenerbahçe'yi ele geçirmek istiyor... Bu nedenle Cemaatçi güçler (polis, savcı, vs.), bize operasyon çekti..."
İddiada doğruluk payı vardı: Emniyet ve Yargı'da çok sayıda Gülenci olduğu için... Aziz Yıldırım'ı da izleyenlerin çoğu onlardandı... Soruşturmayla ilgili en acıtıcı haberler Zaman'da yer alıyordu...
Bu savunma stratejisi Türkiye'nin gerçeklerine uyuyordu... Ancak bir de deliller vardı ortada: Telefon konuşmaları, taşınan paralar, fotoğraflar vs.
Bu stratejiyle somut deliller unutturuldu, kumpas iddiası öne çıkarıldı. Ve ne acıdır ki Fenerbahçe camiası, özellikle de kongre üyeleri bunu kabullendi. Yıldırım'ı inadına iki kere daha başkan seçtiler. Vizyonu Türkiye'yle sınırlı olan Aziz Yıldırım, aslında misyonunu tamamlamış bir başkandı. Keşke inişi bu şekilde olmasaydı.
O edebiyle çekilmeyi bilseydi, biz de "Büyük Başkan" diye heykelini dikseydik...
Ne güzel olurdu.