AK Parti'nin Kasım 2002'de iktidara nasıl geldiğini hatırlıyor musunuz? Kurulalı henüz bir yıl olmuştu. Partinin başındaki ekip (Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Abdüllatif Şener) Milli Görüş kökenliydi.
İcraat açısından bu ekibin halka kolayca anlatacağı kapsamlı bir hikâyesi yoktu. Sadece Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vardı... İyiydi ama daha çok okuduğu şiir yüzünden cezaevine girmesiyle tanınıyordu.
Peki, seçmen, çiçeği burnunda AK Parti'nin nesine oy vermişti? Bunun en önemli nedeni, diğer partilerin vahim durumuydu.
Bülent Ecevit- Devlet Bahçeli- Mesut Yılmaz koalisyonu döneminde, başta ekonomi olmak üzere, o kadar yanlış işler yapılmıştı ki... Halk öncelikle onlardan kurtulmak istiyordu.
Yiyenler sandığa gömüldü
Nitekim öyle de yaptı. Koalisyon partilerinin üçü de barajın altıda kaldı. Geriye parti olarak ne kalmıştı? AK Parti, CHP ve DYP... Tansu Çiller'in DYP'si daha önce kötü sınav vermişti. O da eski dönemin aktörü olarak görülüyordu. O da tasfiye edildi.
Seçmen 2002'de sadece iki partiye teveccüh göstererek barajı aşmaların sağladı: Yüzde 34.3 ile AK Parti ve yüzde 19.4 ile Deniz Baykal liderliğindeki CHP...
AKP böylece hayalini dahi kurmadığı bir başarı kazanmıştı. Oyların üçte biri ile 550 milletvekilinin üçte ikisini kazanmıştı.
Partiye iki nedenden dolayı oy vermişti seçmen: "Bir de bunu deneyelim... Bunlar Müslüman adamlar; diğerleri gibi 'yemezler'..."
AK Parti iktidarda büyük başarı gösterdi. Bilhassa ekonomi alanında halkı memnun etti. Ayrıca ulaşım, sağlık ve konutta çok önemli işler yaptı. Böylece 2007 ve 2011 seçimlerini de kazandı.
Bütün bu süre içinde AK Parti'nin halktaki "Bunlar yemez..." imajı devam etti. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın karizması ve duruşu da bu imajı pekiştirdi.
Diğer olaylar münferitti
Arada sırada birtakım yolsuzluk haberleri çıksa da (mesela Almanya'daki Deniz Feneri olayı) bunların hiçbiri AK Parti'ye yapışmadı. Partiyi ve kadroları kirletmedi.
Küçük çaplı olaylar önemsenmedi: "Partiyi değil, kişileri bağlar" dendi. Zaten AK Parti de az sayıdaki bu çürük elmalardan en kısa zamanda kurtuldu. Siyasi açıdan onları sesiz sedasız evlerine gönderdi. Bir daha adlarını anan olmadı.
Bugün ise AK Parti bambaşka bir durumla karşı karşıya... Yolsuzluk operasyonunu yapan ekiplerin çeşitli ilişkileri ortaya çıkıyor. Sadece Türkiye ile değil, yurtdışıyla da bağlantılı bir olay bulunuyor Hükümetin karşısında. Yani tek mesele Cemaat değil. Daha kapsamlı, ciddi bir durum bu...
Öte yandan bir başka gerçek daha var: Partinin iktidar olmasından yararlanan birtakım çürük elmalar, gemi azıya almış. Çeteleşerek malı götürüyorlarmış.
Bence AK Parti hiç vakit kaybetmeden çürüklerden kurtulmalı. Çünkü bu kez olay farklı: Ayıklama işi ne kadar uzarsa, partinin imajı ve itibarı o kadar sarsılır.