Bugün söylemek istediğimi, dilimize de girmiş bazı Japonca kelimeler aracılığıyla anlatmaya çalışacağım.
İlk kelime: Kamikaze... Fikirlerini önemsediğim bir hocam, dünkü yazım üzerine aynen şu mesajı gönderdi:
"Bu itiş kakıştan Cemaat zararlı çıkar. 'Mesafeli, akil, bilge, iyiliksever, hizmet etmeye odaklı cemaat' imajı silindi... Yerine 'savaşçı, komplocu, devleti içten fethetmeye kararlı cemaat' imajı geldi... Orta vadede cemaat çok zarar görür (Erdoğan gitsin veya kalsın, fark etmez). Fransa'da Cizvitlerin, İspanya'da Opus Dei'nin akıbetini hatırla..."
Cemaat kapsama alanına giren kimi emniyetçileri ve adliyecileri Hükümetin üstüne sürdü. Bu bir kamikaze hareketiydi. O kadroların oyundan çıkmasına yol açtı. Buna karşılık Türkiye'nin gündemini değiştirdi.
Niye "Harakiri yaptı" demiyorum. Çünkü harakiri, intihar eylemidir. Kamikazeler ise sadece harcanan pilotlardır.
Orta sınıfa oynadılar
İkinci kelimemiz: Sumo...
Başbakan Erdoğan bu saldırıyı adeta bir sumo güreşçisi gibi cepheden karşıladı. Taviz vermeyeceğini, devleti çetelerden temizleyeceklerini söyledi.
Aynı sumodaki gibi hamleye karşı hamle, güce karşı güç kullandı. Bürokraside görevden almalar başladı. İş İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'a kadar uzandı.
Yeterli miydi? Bence yetmezdi. Çünkü Cemaatin fedaileri kendilerini kurban etseler de, neticede toplumda bir hissiyat yarattılar. Nedir bu? Kabaca şöyle bir şey:
Özellikle kentli orta sınıflar yolsuzluğa karşı gayet duyarlıdır. Yolsuzluk yapanlara çok kızarlar. Eğer birileri onları korursa çılgına dönerler.
Bu sınıflara güven vermek için yolsuzluğun üzerine gidilmesi gerekir. (Unutmayalım: AK Parti uyguladığı politikalarla bu sınıfları en çok büyüten parti oldu.)
Çürük elmalar çöpe
Böylece geldik üçüncü kelimeye: Judo... Başbakan Erdoğan artık bir judocu gibi davranıyor. Rakibinin hücumunu, yine o hücumdan yararlanarak savuşturmaya başladı.
Şöyle: Ortada birtakım çürük elmalar var. Başbakan Erdoğan ve yakın çevresi yolsuzluğa ve rüşvete bulaşanların gözünün yaşına bakmayacaklarını açıkladı.
İşte dün sözünü ettiğim çözüm buydu: Vatandaşın gözünde AK Parti temiz insanların partisiydi. Cemaat tam da bu imaja saldırmıştı. Eğer "Yedirmeyiz..." denseydi, yolsuzluklar bu kez AK Parti'nin üzerine yapışıp kalırdı.
Son durum şu: Cemaatin, partiyi çamura bulamak için yaptığı operasyonu, AK Parti kendini ve çevresini temizlemek için kullanıyor. En tepedekiler de dahil, çürük elmalar temizlendikten sonra, beyaz bir sayfayla yola devam edilecek.
Ancak tetikte durmak gerek: Cemaatte gayet zeki insanlar var. Bir tanecik operasyonla Başbakan Erdoğan'a pes ettiremeyeceklerini önceden hesaplamışlardır.
Ben Cemaatten yeni bir hamle bekliyorum. Çünkü girdikleri yolun dönüşü yok. Kaybedeceklerini bilseler de kanlarının son damlasına kadar savaşmak zorundalar. Ayrıca dün anlatmaya çalıştığım gibi, "okyanus ötesi" onları arkadan itiyor.