Eskiden "mücerret" denirmiş. Artık "soyut" kullanılıyor. Bizdeki aydınların klişeleşmiş sözlerinden biri, halkımızın soyuttan anlamadığıdır.
Eh, haksız da sayılmazlar. Habere baksanıza: 19 yaşında ölen gencin böbrek, karaciğer ve pankreası, organ bekleyen hastalara verilmiş.
Ama iş kalbe geldiğinde, aile karşı çıkmış. Niye? Meğer delikanlı bir kızı çok seviyormuş. Belli ki kız da onu... Aile, kıza sormuş. Kız, "O kalp bana ait, bağışlamayın" demiş.
Sevdiğini görünce, âşığın kalbi güm güm atar ya... Kız da aşkın... Kas, sinir ve damardan oluşan kalpte konuşlandığını sanıyor.
Ama herkes onun gibi değil. Soyuttan anlayanlar da var.
Haliç Kongre Merkezi'nde açılan ArtInternatinal adlı sanat fuarının girişine üç buçuk metre boyunda bir heykel yerleştirilmiş.
Richard Hudson'ın eserinin adı "Marilyn Monroe". Ama somut bir kadınla, hele çıplak kadınla alakası yok. Sadece birtakım girintili çıkıntılı yuvarlaklıklardan oluşuyor. Üstelik ayna gibi çevresindekileri yansıtıyor.
Özetle "soyut" tarzda bir heykel sayılabilir. Ama bizimkiler yememiş! Heykeltıraşın adı olan tabelaya, Almanca "o... çocuğu" yazmış, heykele de işemişler.
Bu somut hamle, "Biz senin aslında neyi kastettiğini anladık" mesajı olsa gerek.
İşte bir klişe daha: Kitap okumayız ama niyet okuruz.