Zaman nasıl da hızlı akıyor! Altı buçuk yıl önce yazmışım o yazıyı... İstanbul Eyüp'teki tarihi Rami Kışlası'nın kültür-sanat merkezi yapılması gündemdeymiş... İçinde bir de devasa kütüphane olacakmış...
Karşı çıkmışım: "Kültür-sanat merkezi yapın ama bildiğimiz manada kütüphane yapmayın" demişim... Tarih: 18 Mart 2007.
Hayatı kitaplar arasında geçmiş bir kişi olarak, niye böyle demişim? Çünkü sadece yeni kitaplar dijital olarak yayınlanmakla kalmıyor artık... Eski kitaplar da taranarak dijital formata sokuluyor.
Yani kocaman kütüphaneler inşa etmeye ve içini kâğıttan kitaplarla doldurmaya gerek yok.
Eski, tarihi, nadide kitaplar, elbette her türlü koruma sistemiyle donatılmış özel kütüphanelerde saklanmalı. (Milli Kütüphane gibi...)
Ama yeni kütüphaneler "rafsız" ve "kitapsız" olmalı. Taranmış tüm kitapları hafızasında taşıyan bir ana bilgisayar... Ve ona bağlanmış (faraza) 100 ekran yeter...
Kültür Bakanı Atilla Koç aramıştı o yazı üzerine... Demek istediğimi anladığını ama emrin yukarıdan geldiğini söyledi.
Bunları niye mi hatırlatıyorum? Çünkü ABD'nin ilk kitapsız halk kütüphanesi San Antonio kentinde açıldı. Dijital sistemle donatılmış kütüphaneye gidenler, şimdilik 10 bin kitaba ulaşabiliyor.
Peki, uygulama yaygınlaşır mı? Sanmam. Dijital halk kütüphaneleri kurmak yerine, yoksul okurlara birer tablet bilgisayar dağıtmak daha ucuza... İstedikleri yerden bağlanırlar.
Kitapsız kütüphaneden ilk olarak 1978'de The Futurist dergisinde Robert Frederick Smith söz etmiş. Ama tarih onu çoktan solladı. Kitapsız kütüphaneyi atladık, kütüphanesiz kitaplara geldik.
Not: Rami Projesi ne oldu sahi? AVM'ye mi dönüştürüldü?