Ulusalcıların çok hoşlandığı bir anekdot vardır:
Hani İngiliz Kralı 8'inci Edward'ın Türkiye ziyareti esnasında... Yemek servisi yapan bir garson elindeki tepsiyi düşürür... Bunun üzerine Atatürk, "Ben bu millete her şeyi öğrettim ama uşaklığı öğretemedim" der...
Atatürk son derece zekice sözü elbette o an vaziyeti kurtarmak için söylemiştir. Yoksa kendisinin de jilet gibi uşakları vardı. (Onlarla ilişkisini, Cemal Granda'nın "Atatürk'ün Uşağıydım" adlı kitabında okuyabilirsiniz.) Bazıları hâlâ bu anekdotu birbirlerine anlatarak avunadursun... Uşaklığın nasıl da gözde bir meslek olduğunu, geçen gün BBC'de okuduğum bir haber ortaya koyuyordu:
Dubai'de çalışan İngiliz uşakların aylık geliri 13 bin dolara çıkıyormuş. (Söylemesi ayıp bunun karşılığı 26 bin TL!)
Zor iş ama para bol
Uşak ile garson arasında fark var.
Mesela garson, lokantada birkaç masaya birden bakar. Uşak ise özel garsondur:
Sadece ev ahalisine ve konuklara hizmet eder. Genellikle patronla aynı mekânda yaşar.
Bir zamanlar kendi ülkelerindeki lord ve işadamlarına eleman yetiştiren İngiliz uşak kursları, artık Körfez ülkeleri için çalışıyor.
Bugün 37 yaşında olan askeriyeden ayrılma İngiliz, eğitimden sonra gittiği Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki aileden başlangıç olarak ayda 9 bin TL alıyormuş.
Şimdi maaşı 12 bine çıkmış.
Temel harcamaları işvereni tarafından ödendiğinden (mesela tatilde memleketine gidip gelmek için uçak bileti ki genellikle bu seyahati ailenin özel jetiyle yapıyor)... Kazandığı bütün para bankada birikiyor.
Ayrıca ikramiye de var.
Ama kolay iş değil bu tür uşaklık: 7/24 emre amade olmak gerekiyor. Beyefendinin daima şık görünmesi bile onun sorumluluğunda.
Ultra zengin Arap ailelerin talepleri bitmek bilmiyor. Son teknoloji ürünü yatla, dostlarıyla birlikte Akdeniz'de gezerken, laf İsviçre'de üretilen özel bir kahveden açılıyor.
Bu durumda uşağın görevi, en yakındaki limanda inmek, İsviçre'ye uçmak, birkaç kutu kahve alıp, başka bir limanda tekneye dönmek oluyor.
Sonradan görmeler
"Niye İngilizler tercih ediliyor" derseniz...
İngiltere'de uşaklık mesleği köklü bir geçmişe sahip... Daha sonra burjuvaların da benimsediği aristokratik değerleri İngiliz uşaklar çok iyi biliyor. (Protokol kuralları, adabı muaşeret, ahenkli hitabet, masa düzeni, vs.) Çoğu görgüsüz olan yeni süper zenginler ve petrol parasına tünemiş şeyhler, bilgilerinden yararlandıkları bu uşakları, sosyeteye göstermekten de çok hoşlanıyor.
Bizde ise böyle köklü bir uşaklık geleneği yok. Buna karşılık iyi garsona olan talep sürekli artıyor.
İkinci çeyrekte (Nisan-Haziran ayları) Türkiye ortalama yüzde 4.4 büyüdü.
Peki, bu büyümede aslan payını hangi sektör aldı biliyor musunuz: Yüzde 15 ile otel ve lokantalar!
Tecrübeli bir abimiz, "Türkiye'de beş yıl sabreden, çalıştığı sektörde kalburüstü bir yere gelir" demişti yıllar önce. Yani biraz uyanık ve tatlı dilli olanlar, beş yıl içinde garsonluktan iyi para kazanmaya başlayabilir.