Önce şu durumu kabul etmek gerekir: Fenerbahçe taraftarı takımının savunmacı veya kontrollü bir futbol oynamasını istemez. Onun görmeyi istediği şey takımının hücum etmesi, rakip üzerinde baskı kurmasıdır.
Bu yaklaşımın doğal sonucu olarak bol gol seyretmek ister. Takımının maçı 1-0 kazanması Fenerbahçe seyircisinin ağzında buruk bir tat bırakır.
1-0 yerine, mesela 3-2'yi tercih eder.
Aykut Kocaman, Fenerbahçelilerin çok sevdiği, çok değer verdiği bir simaydı.
Ancak oynattığı kontrollü futbol taraftarı tatmin etmiyordu. Beşiktaş, Galatasaray gibi Türkiye'nin diğer büyükleri ve Avrupa takımları haricinde, 1-0 veya 2-1 galibiyetle biten maçlardan mutlu olmuyorlardı.
Aslında bu söylenenler yenilgiler için de geçerlidir: "Yenileceksek, 1-0 değil, 3-2 veya 4-3 gibi bol gollü karşılaşmalardan sonra yenilelim" diye düşünür Fenerbahçe taraftarı.
Niye? Çünkü büyük takım varlığı göstermiş, dört yumruk yemiş ama üç tane de atmıştır. (Not: Çoğunluğun duygusu böyledir. Başka türlü düşünenler de var elbette.) Bu açıdan saldırgan bir futbol oynatmaktan hoşlanan Ersun Yanal, Fenerbahçe'ye Aykut Hoca'dan daha uygun bir isim.
Sivasspor maçında işte bunu gördük.
Oyuncuların nefesleri 90 dakikaya henüz yetmese de... Ersun Hoca, koşan ve pres yapan bir takım kurmakta olduğunun sinyallerini verdi.
Skor sarhoşluğu
Bir başka önemli ayrım da şuydu:
Kocaman zamanında hemen hemen aynı futbolcular skoru 1-0 yaptıktan sonra geri çekilirler, maçı rölantiye almaya çalışırlardı.
Aykut Hoca bunu "Kaybedeceği şeyi olan, onu korumaya çalışır" diye açıklıyordu. Halbuki aynı mantığın bir de 'B' yüzü var: Bir şeyini yitiren, hırslanır ve onu geri almak için büyük çaba harcar.
Nitekim bu yüzden onun döneminde Fenerbahçe bazı maçları berabere bitirmiş, hatta yenilmiştir.
Ancak Fenerbahçeli futbolcular bu kez farklıydı: "Bir yetmez, iki, üç, dört olsun" diyorlardı. Hem yoruldukları için, hem de sıkça yaşamadıkları bir skorun (4-0) sarhoşluğuyla oyunu boşlayınca iki gol birden yediler.
O noktada fark ortaya çıktı: "Bari 4-2'yi koruyalım" demek yerine toparlanıp beşinci golü attılar ki bu da geçen senelerde görmeye alışık olmadığımız bir hamleydi. Toparlarsak: Futbol anlayışı açısından Ersun Yanal, Aykut Kocaman'a kıyasla, Fenerbahçe'ye daha uygun bir hoca. Gidişat doğru... Şu anda 60 dakika koşabilen, pres yapan takım, zamanla bunu 90 dakikaya çıkaracaktır.
İki tane 'inşallah'
"Gamlı Baykuş'luk bir şey yok mu" diyeceksiniz? Var. Onu da söyleyeyim:
1) Ersun Hoca kaybedilen Konyaspor maçında tecrübesine yakışmayacak teknik hatalar yaptı. İnşallah bir sürçme, bir boş bulunma anıdır; tekrarlanmaz.
2) Yenilgiler Ersun Yanal'ın özgüvenini eskiden çok sarsar, adeta depresyona sokardı. Hocanın toparlanması en az bir maç sürerdi. Bu yüzden yönettiği takım yenilgiden sonraki maçta genellikle berabere kalırdı. İnşallah Ersun Yanal bu zaafının üstesinden gelmiştir.