Haber güzel: Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda dün nihayet demokrasiye uygun bir gelişme sağlandı... Önce gelişmenin ne olduğunu özetleyeyim... Sonra tartışmasını yaparız.
AK Parti, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) mevcut haliyle devam etmesini istiyordu.
Diğer partiler ise hâkimlerin ve savcıların ayrı ayrı kurulları olması gerektiğini söylüyordu.
AK Parti bu konuda ısrarcı olmamaya karar verdi. Böylece komisyon, 'Hâkimler Kurulu' başlıklı maddeyi müzakere etmeye başladı. Ancak ortaya dün itibariyle bir uzlaşma çıkmadı.
Hâkimler ve savcıların ortak kurulda toplanmaları (yani mevcut sistem), Hukuk Devleti, Hukukun Üstünlüğü ve Kuvvetler Ayrılığı ilkelerine aykırıdır. Yani demokrasiye aykırıdır!
İnsanız; sevdiğimizi kayırırız
Neden? Çünkü hâkim, futboldaki hakeme benzer. Hakemin (hâkimler heyetinin) karşısında mücadele eden iki aktör bulunur: A Takımı ile B Takımı...
Bir hakem heyeti düşünün ki sabahtan akşama A Takımı ile vakit geçiriyor. Onlarla birlikte yiyor, birlikte eğleniyor. Sohbet, muhabbet ediyor.
Siz bu hakem heyetinin, maç esnasında B Takımı'na karşı adil kararlar vereceğine inanır mısınız? Mümkün değil.
Hepimiz duygusal canlılarız. Ne kadar dikkatli olursak olalım, tanıdığımız, sevdiğimiz insanları zora sokacak kararlar veremeyiz.
Maçtan sonra oyun videodan izlendiğinde hakemlerin fevkalade yerinde kararlar verdikleri ortaya çıksa dahi... Maçtan önce ve maç esnasında, B Takımını ve taraftarlarını hakemlerin adil olduğuna kimse inandıramaz.
Radikal ayrım olmalı
İşte HSYK'da da durum bundan çok farklı değil: Hâkimler ve savcılar aynı lojmanlarda oturup, aynı araçlarla işe gelip gidiyorlar. Hafta sonları eşleriyle birlikte aynı yerlerde hoşça vakit geçiriyorlar.
Halbuki savcının statüsü ile hâkimin statüsü birbirinden çok farklı. Kabaca ifade edersek: Savcı devletin görüşünü ifade ediyor (yani A Takımı)... Karşı tarafta ise vatandaş ve avukatı var (B Takımı). Hâkim ise bir hakem.
Dolayısıyla bu iki aktörün birbirinden radikal biçimde ayrılmaları ve ayrı tutulmaları gerekiyor.
Yani hâkimler ve savcılar, sadece kanun ve yönetmeliklerle birbirinden ayrılmakla kalmamalı... Lojman, ulaşım, çalışma yeri ve benzeri gündelik hayat pratikleri açısından da birbirinden ayrı tutulmalı.
Mahmut Esat'ın ruhu
Bu yazdıklarım yeni değil aslında: 2009 yaz aylarındaki HSYK gerginliğinde... Daha sonra Eylül 2010'daki kısmi Anayasa değişikli Referandumundan önceki hararetli tartışmalarda dile getirmiştim. (Tabii bu görüşü benden başka savunanlar da olmuştu.)
Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e de düşüncemi söylemiştim. "Prensip olarak" fikri doğru bulmuştu. Ama gündemde değildi.
Hâkimler ile savcıları yan yana koymak, tek parti dönemi Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt'un ruhunu yaşatmaktır ki bu da daha baştan adaletsizliktir.