Süleyman Demirel Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'ni sadece bir öğrencinin tercih etmiş olmasından hareketle, girişimcilik kültürümüzün zayıflığına değinmiştim dün:
Bir dokun bin ah işit. Erzurum Uzundere ilçesi Balıklı köyü muhtarı Ekrem Güngör'den e-posta geldi. Özetle "devlet var olan girişime balta vuruyor" diyor. Okuyalım: "Allah'ın doğa konusunda dağ ve taştan başka çok cömert davranmadığı bir köy burası...
Ama bir göl bahşetmiş. Kırmızı alabalığı ile meşhur göl...
Ve balık çiftlikleriyle geçimini sağlayan köylü (doğal kırmızı alabalığa zarar vermeden) amatörce bu işi yapagelmiş yıllarca.
"Üniversite okumuş, dünya görmüş ikinci nesil daha profesyonel çiftlikler kurup, hatta ihracat bağlantıları bile yapmaya başlamışken... Ve onlarca aile, 'Doktor, mühendis olmasına gerek yok; su ürünleri fakültesinde okuyup memleketinde balıkçılık yapsın' diye çocuğuna akademik eğitim alma imkânı vermişken... Nereden çıktığı belli olmayan bir yasakla karşı karşıya kaldı köyümüz... Akdeniz'in bakir mavi koylarında bile sit mit tanınmadan bu işi yapılırken... Allah'ın unuttuğu bu dağ köyünde, iki jandarmanın sopasıyla buradaki köylüler mağdur olmuştur.
Ve su ürünleri okuyan onlarca gariban köylü çocuğu, şu an inşaatlarda amelelik yapmak zorunda kalmıştır."
Şahane bir bölge
Bu mesaj üzerine internetten baktım:
Erzurum'a 104 km. uzakta bir köy Balıklı. Nüfusu kışın 513 kişi. Yazın 1000 kişiye çıkıyormuş.
Balıklı'nın kıyısında bulunduğu göl Tortum. 1700'lü yıllarda bir dağın heyelan sonucu Tortum çayını kapatmasıyla oluşmuş.
Bu gölde ve çevredeki akarsularda su sporları (küçük yelkenliler, kano, rafting) yapılıyor Tortum Şelalesi'ni de duymuşsunuzdur:
Şahane bir şey!
Gölde kocaman alabalıklar var. Kuzu gibi! Hakikaten bunların ticareti bölgeye para getirir. (Tabii bilinç bir biçimde yapılması şartıyla...) Peki, sorun ne? Anladığım kadarıyla şu: Tortum Gölü doğal anıt ilan edilmiş durumda (bu iyi tabii.) Ama böyle olunca da devlet köylünün gölün veriminden yararlanmasını engelliyor.
Kullanarak korumak
İşte bu nokta tartışmalı. Dünyanın her yerinde doğa harikaları titizlikle korunuyor... Ama çevresinde yaşayan köylülerin, bozmadan yararlanmasına da izin veriliyor. Zaten bu yararlanma olmasa orada hayat olmaz, hareket olmaz...
Hani mesela bazı tarihi eserlerin içine lokanta yapılmasına izin veriyorlar ya...
Böylece hem eseri koruyorlar, hem de faydayı azamiye çıkartıyorlar. İşte öyle...
Öneri: Erzurum sorumlusu arkadaşımız bu konuyu işleyebilir. Bir yanda turizm ve korunması gereken doğa, diğer yanda halkın geçim meselesi...
Göl, turist, köylü, alabalık, şelale ve diğer fotoğraflarla birlikte PAZAR ilavesinde yer alabilir.
Not: Bizim devlet bi'tuhaf... Bir yandan küçük hidroelektrik santralları (HES) yapacağım diye Karadeniz'in olağanüstü doğasını tarumar ediyor. Öte yandan Tortum'da köylünün alabalık ticareti yapmasını engelliyor.