Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Kurbağa metaforu

İngiliz gazetesi The Times'da yayınlanan, 30 Batılı entelektüelin Başbakan Erdoğan'a hitaben yazdığı ve Hükümet kanadından "densizlik" diye nitelenen mektuba dün değinmiştim...
Okurumuz 'Arhan Nur'un yazıya itirazları şöyle:
İtiraz: "Emre Bey... Bu ilanın arkasında sayalım ki Fazıl Say var, bu neyi değiştirir? (Katılmasam da) yazınızın her kısmına tamam ama bu ilanın arkasında Fazıl Say var dediğinizde, yazınız analiz yazısından komplo teorisine dönüşüveriyor."
Cevap: Komplodan söz eden kim? Ben sadece bu kişileri o metne imza atmaya kimin ikna ettiğini ve neden bu kişilerin seçildiğini merak ettim. O kadar. Fazıl Say veya başkası, neticede mektubun içeriği değişmez.
İtiraz: "Bir de, bu 30 adamın o kadar kolay kandırılabilir kişiler olduğu varsayımı... Çoktandır sıkılmamış mıydık bu ucuzluktan?"
Cevap: Yoo, ben "kolay kandırılabilir" kişiler olduğunu söylemedim ki... Onu da nereden çıkardınız?
Batılı entelektüeller, nedeni ne olursa olsun, protesto gösterilerinde silahsız beş kişinin ölmesini ve on bir kişinin gözünün kör olmasını asla kabul etmez. Bu veri, onların imza atması için yeterlidir.
Öte yandan, mektuptaki... "AK Parti'nin mitingi, Hitler'in Nuremberg Toplantıları'nı hatırlatıyor" ve "Gezi protestocuları Atatürk'ün kurduğu laikliği savunmak için oradaydı" bölümleri eğreti duruyor. Ölen ve yaralananlardan söz etmek ve Türkiye'yi imza koyduğu insan haklarıyla ilişkili anlaşmalara uymaya davet etmek yeterliyken...
Diğer iki tema o mektuba nasıl girdi? Siz merak etmiyor musunuz?
İtiraz: "Belki de biz kaynamaya başlayan suyun içindeki kurbağalarız ve dışarıdan bakanlar bizim durumumuzu bizden daha iyi görüyorlar, olamaz mı?"
Cevap: Kurbağa metaforu akıl çelici ama durumu açıklamıyor. Ne kadar uzaktan bakıldığı da önemli...
Örneğin Mısır'a baktığımızda, biz sadece darbeyi görüyoruz. Türkiye askeri müdahalelerden çok çektiği için, darbeyi lanetlemekle yetiniyoruz.
Dünkü Zaman'da zihin açıcı bir söyleşi çıktı. (26 Temmuz Cuma) Washington Üniversitesi'nde doktora öğrencisi ve İstanbul Şehir Üniversitesi'nde misafir araştırmacı olan Marwa Maziad (Türkçede 'Merve' diyoruz herhalde) Mısır'daki siyasi ortamı anlatıyor.
Meğer son 10 yılda oralarda neler olmuş neler! Mısır'daki sorunsalın, basit bir "demokrasidarbe" veya "şeriat-laiklik" ikilemi olmadığı anlaşılıyor. Türkiye'ye gelirsek... Bir araştırmaya göre, nüfusun yüzde 18'i kendisini İslamcı diye tanımlıyor.
Sizi endişeye sevk eden bu insanların... Yüzde 80 oranında kentleşmiş, ekonomisi küreselleşmenin parçası olmuş, 35 milyon turistin geldiği, orta sınıfı ciddi biçimde büyüyen, milyonlarca Alevi'si ve seküler Kürt'ü olan bir Türkiye'yi kendi akıllarınca dönüştüremeyeceğini düşünüyorum.
Sevgili okurumuz... Endişeyi bırakın, askeri unutun ve siyaset yapın. Siz de kapı kapı dolaşarak seçmeni ikna etmeyi öğrenin.
"Karanlığa küfredeceğine mum yak" demiş adam.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA