Caz müziğinin büyük ustası Dave Brubeck, geçen gün hayatını kaybetti. 1920 doğumlu sanatçı, 1950'lerden 1970'lere, yoksul mahallelerden çıkmış siyahi sanatçılarla dolu caz dünyasındaki en etkinli beyaz isimlerindendi.
Brubeck kendine has piyano çalışıyla yaptığı doğaçlamalar ve saksafoncu arkadaşı Paul Desmond'un bestesi olan Take Five (Beş Dakika Dinlen) yorumlarıyla akıllara nakşoldu.
Peki, niçin "Dayımız gibiydi..." diyorum? Türkiye'de konserler verdiği için değil elbette; öyle çok sanatçı var. Sebebi şu: Brubeck bu toprakların sesinden hareketle parçalar yapmıştı.
Dave Brubeck Dörtlüsü, 1958'de, şubattan mayısa, 120 gün sürecek bir Avrasya turuna çıktı. Danimarka, Almanya, Polonya, Türkiye, İran, Irak, Pakistan, Afganistan ve Hindistan da dahil, 14 ülkede 80'den fazla konser verdi.
Türkiye'de şaştı kaldı
Onu caza yönlendiren klasik müzik hocası Darius Milhaud, genç Brubeck'e şöyle demişti: "Dünyayı dolaş. Her yerin kendine has bir sesi vardır. Kulaklarını aç; yakalamaya çalış."
Bu öğüdü tutarak ABD, Japonya ve Meksika izlenimlerini caza döken Brubeck, Avrasya tınılarını da albüm haline getirmişti: Jazz Impressions of Eurasia.
Grup her gittiği ülkede, insanların şükranlarını hangi kelimelerle ifade ettiğine özel bir önem veriyordu.
Bu albümde yer alan The Golden Horn (Haliç) adlı parçayı da İstanbul'u görüp, 'Teşekkür ederim' sözünü öğrendikten sonra bestelemişti.
Avrasya turunun Türkiye'yle ilgili asıl unutulmaz parçası ise muhteşem Time Out (1959) albümünde yer alan Blue Rondo a la Turk idi. ("Türk Usulü Rondo Blues" diye mi çevirmeli?)
Parçayı sokakta dinlediği Türk müzisyenlerden (bir Roman grubu olsa gerek) esinlenerek yapmıştı. Rondoyu andıran o ritmi nereden öğrendiklerini sorduğunda, müzisyenler, "Sizde nasıl blues varsa, bizde de bu var" cevabını vermişti.
Dave Bruback dayıyı kaybettik ama bıraktığı görkemli müzik mirasında hepimize pay var.