Okurumuz Hamza Doğan, Patriot'larla ilgili dünkü yazım üzerine şu notu göndermiş: "O füzeler bizde olmadığı için, gün boyu en az 3-4 uçak sürekli havada CAP göreviyle uçuyor... Günlük yakıt sarfiyatı 300 bin, 400 bin libreyi geçiyor. Ayrıca uçaklarımızın diğer masrafları da caba... En azından bunların son bulması dahi yeterli sebep değil mi?"
CAP'ın (Combat Air Patrol) ne olduğunu tahmin etmişsinizdir: Savaşmaya hazır uçaklarla yapılan hava devriyesi...
Hep şunu savundum: Zor bir coğrafyadayız. Bu nedenle TSK güçlü olmalı. Ama sivil otoritenin emrinde olmak kaydıyla... ("Önce hangisi: Güçlü Türkiye mi, güçlü ordu mu" tartışmasını hatırlayın.)
Türkiye'nin, Patriot ya da benzeri bir hava savunma sistemine sahip olmaması büyük eksikliktir. Hatta skandal!
Ancak oyun başka: 1) Gelecek Patriot'lar, bizim olmayacak ki... Görev tamamlanınca söküp götürecekler. 2) Elbette uçuşa yasak bölge sadece Patriot'larla kurulamaz. Her türlü hava desteği de gerekir. 3) "Tetik Türkiye'de olacak" sözü doğru değil: Genel kumanda NATO'da, yerel yetki ise sistemin başındaki askeri uzmanda...
Okurumuza hatırlatayım: Patriot'lar gelse de, Türkiye'nin dört bir yanına konuşlanmayacağından, CAP uçuşları devam edecektir.
Özetle: Ben doğru ama eksik bilgi verilerek saptırma yapıldığını düşünüyorum.
Nahoş gerçek: TSK hâlâ Soğuk Savaş düzeninden sıyrılıp, Yeni Türkiye'ye adapte olamadı. (Bakınız, 2 Kasım'daki "Türkiye'nin Sert Gücü Henüz Yarım Porsiyon" başlıklı yazı.)