Geçenlerde, çağdaş sanat yapan Erinç Seymen'in Tohum ve Mermi adlı sergisini gezdik. Galeri Rampa'daki (Beşiktaş- Akaretler) eserleri görme imkânınız olursa, 'Sadakat' isimli ışıklı panoya bilhassa bakın. Çok acayip çok! Oynayan çocukları gösteren eski bir kartpostala yaptığı küçücük müdahaleyle bizi tüyler ürpertici bir dünyaya götürüyor Seymen.
Başka bir çalışmanın adı da ilginçti: 'Serva ex Machina'... Malum: Anlatının akışına uymayan müdahaleye Deus ex Machina (Makineden Tanrı) denir. (Mesela yazarın, 'Tam o sırada uyandım; meğer hepsi rüyaymış' demesi...)
Peki ya 'Serva'? İtalyanca kökenli: Dişi köle, odalık, cariye demek... O halde Serva ex Machina'yı, "Hiç hesapta yokken ortaya çıkan cinsel tatmin aracı" diye çevirebilir miyiz acaba? ('Serva', eşcinsel argosunda, boyun eğmeye hazır, sisteme uyumlu, patron yağcısı anlamına geliyormuş.)
* TOMBALACIK HALİMEM: Pazartesi akşamı, Çırağan Oteli'nde Türk Ekonomi Bankası'nın sponsor olduğu... O şahane çinileri günümüze kazandırıp dünyaya tanıtan İznik Vakfı'nın kurduğu Viyola Topluluğu'nun konseri vardı. Grupta 10 ülkeden 21 genç sanatçı yer alıyor. Repertuarları Alman besteci Telemann'dan, anonim 'Tombalacık Halimem'e uzanıyor!
Konser çıkışı konuşuyoruz: Motorla mı geçelim, dolmuşa mı binelim? Bir makam aracı durdu. Kapı açıldı. Tanımadığım birisi, "Siz karşıda oturuyordunuz değil mi, buyurun birlikte gidelim" dedi. Pardon? TEB Genel Müdür Yardımcılarından Ümit Leblebici. Eski bir Caddebostanlı. Yolda Deus ex Machina'da söz ettim Leblebici'ye... Onun yaptığı şıklığa ne demeli? Mesela: Gratia ex Machina olur mu? Latince bilenlere sormalı.
* ÇAMLICA İÇİN ALTERNATİF: İstanbul Modern, Müzeler Konuşuyor adıyla mesleğin profesyonellerine söz veriyor. Salı akşamının konuğu modern sanatın mabetlerinden Guggenheim Müzesi'nin New York Pazarlama Direktörü Laura Miller'dı.
Pazarlamayı Amerikalılara soracaksın. Bilim haline getirdikleri bu işi elbette müzeciliğe de uyguluyorlar.
İşte Miller'ı dinlerken aldığım Türk-işi notlar: 1) 'Anıtsal yapı' dendiğinde, aklına camiden başka bir şey gelmeyen Başbakan'a... Çamlıca'ya, Sydney'dekini gölgede bırakacak görkemli bir kültür-sanat merkezi de yapılabileceğini söyleyecek kimse yok mu? 2) Arkeoloji Müzesi devletin elinden kurtarılarak, ne zaman sivil toplumun dinamizmine verilecek? 3) Konuşmayı çok sayıda gencin dinlemesi, sanat-kültür yöneticiliğinin giderek önem kazandığının göstergesiydi.
* KISMET'İN KISMETİ: Rahmi Koç ve arkadaşları süper bir iş yaptı... On buçuk metrelik Kısmet yelkenlisini Haliç'teki müzeye kazandırdılar. Amatör denizci Sadun Boro (d.1928) ile eşi Oda (d.1935), Ağustos 1965'te Kısmet ile İstanbul'dan yelken açmış... Fevkalade maceralı bir dünya seyahatinden sonra, Haziran 1968'de dönmüşlerdi. Onlar bir ilki başararak gönlümüze demir attılar!
Boroların, Kanarya Adası kökenli kedisi Miço'yu görebilmek için, Caddebostan'da demirli Kısmet'in çevresinde çocukken çokça yüzmüş biri olarak, törene koşa koşa gittim. Salı akşamı nostaljinin dibine vurduk!