Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

180 liraya 'Dünyanın En Güzel Arabistanı'

Saçları sarı, gözleri mavi, küçük burunlu çıtı pıtı kız (bu sıfatı nicedir kullanmamıştım) dükkâna girip bakınmaya başladığında, Orçun (Üçer) Bey kardeşimle elbette kitaplardan söz ediyorduk.
Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan'ın fevkalade hayırlı bir iş yaparak (doğruya doğru!), bu yıl altıncısını düzenlediği Sahaf Festivali'ndeydik.
Büyük ihtimalle öğrenci olan kız, üç lira vererek dökme kitaplardan bir tane almıştı. Belli ki bütçesi dardı.
Neyse... Raflara baktı baktı ve uzanıp ince bir kitabı çekti. Önünü arkasını şöyle bir çevirip fiyatını sordu.
Pazar Mezatı'ndan Ekber (And) Bey incitmeyecek bir edayla gülümseyerek, "180 lira" dedi. "180" bizi meraklandırdı, kızı ise adeta yıktı!

Ruhi Bey'e yüz vermedi
Ben olsam kitabı anında yerine koyar, sıcak basmış bir halde kendimi dışarı atardım. Ama kız pes etmedi:
Turgut Uyar'ın 1959 tarihli "Dünyanın En Güzel Arabistanı" adlı şiir kitabını incelemeye devam etti. (Hani ünlü Geyikli Gece şiirinin olduğu kitap...)
İlk baskıydı. Gıcırdı. Ve de sayfaları açılmamıştı. Forma kat yerleri henüz kesilmemiş bir kitabı ilk kez görüyordu kız. Şaşırdı. Sayfaları yırtmadan şiirlere bakmaya çalıştı.
Gazetelere, bloglara kitap tanıtımları yazan Orçun Bey kardeşime, "Turgut Uyar mı, Cemal Süreya mı, Edip Cansever mi... diye tartışırdık bir zamanlar" dedim.
Genç bibliyomanın cevabı hazırdı: "Birinci sıraya Turgut Uyar'ı koyarım ben..."
Tam, "Benim şairim Edip Cansever..." diyordum ki kız 'Ben Ruhi Bey Nasılım'ın ilk baskısını incelemeye başladı. "Bir hakkın var..." derseniz, Cansever'in bu kitabını seçerim.
Ama kız yüz vermedi!

Sadelikteki güzellik
Bazı okurlar uzun ve karmaşık cümleler kuran romancıları, öykücüleri, hatta köşe yazarlarını önemser; kısa ve anlaşılır yazanları küçümser.
Benzeri şiirde de vardır: Tuhaf, şaşırtıcı, hemen anlaşılmayan imgeler kuran şairleri severler. Cansever gibi, sade, hatta basit bulduklarına ise dudak bükerler.
"Canım neymiş bu Edip Cansever" diye merak edenler, şairin Adnan Benk, Tahsin Yücel ve Nuran Kutlu'ya anlattıklarını okumalı ('Çağdaş Eleştiri: Söyleşiler-Yazılar', Doğan Kitap.)
Mesela sesi, şiirin içinde gezdirmekten söz eder orada. Şiirin bir mimarisi vardır ve bazı sesler, duvarlara vurup yankılanırcasına o binanın içinde hareket eder.

Yorumların sonu yok
Bir başka örnek de, Sona Kalsa başlıklı şiirinde, "Elmada bir el" demesidir. "Elmada bir el" sözü, bana Sartre'ın varoluşçuluğunu çağrıştırır: Mütemadiyen tercihler yaparak kendi varlığını kuran insanın, 'tercihsizlik anı'dır o...
Cansever ise "Biz aslında organlarımızı duymayız, unuturuz, yani gövdemizi duyarak, bilerek yaşamayız" diye açıklıyor "elmada bir el" sözünü... Yorumla, yorumlayabildiğin kadar...
Tüm ses, görüntülerin ve yazıların dijitalleştiği şu çağda... Birçok gencin kâğıttan kitaplar peşine düşmesi, ne yalan söyleyeyim, hoşuma gitti.
Ancak çoğunun bir-iki lirayı dahi hesaplamak zorunda kalması... Üç liralık kitaba, "iki olmaz mı" demesi... Satıcı reddettiğinde suratının asılması ise üzücüydü.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA