Biliyorsunuz: PKK-BDP ve diğer örgütlerin topuna birden "Kürt ulusalcıları" diyorum.
Niye milliyetçiler değil de ulusalcılar?
Çünkü milliyetçiliğin içinde din de vardır. (En azından Türkiye şartlarında böyle...) Din ile yoğrulmuş bir nasyonalizme "milliyetçilik"...
Dini dışlayan, dinden mümkün olduğunca uzak duran ya da dini denetlemeye çalışan bir nasyonalizme ise "ulusalcılık" diyoruz.
Bu bakımdan CHP nasyonalizmi "ulusalcılık", MHP'ninki ise "milliyetçilik" oluyor. Bu milliyetçiliğin somut ilişkilerdeki karşılığı ise elbette Sünni Müslümanlık...
Kürt ulusalcılarının dine yaklaşımı, 1930'ların CHP'sini andırıyor. Şartlara göre bir tavır alıyorlar: Ya dinden yararlanmaya ya da onu dışlamaya çalışıyorlar.
Bu politikanın ilginç sonuçları oluyor. Örneğin seçim döneminde AKP, Kürt seçmenlerin karşısına bölgeye yaptığı yatırımlarla ve din kardeşliğiyle çıkmıştı.
Kürt ulusalcıları o dönemde topluma karmaşık mesajlar vermişlerdi: "Kürtlerin asıl inancı Zerdüşt dinidir" dediler... Cuma namazına gülünç müdahalelerde bulundular...
Benzeri bir yalpalamayı Tunceli Belediye Başkanı Edibe Şahin'in, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'in iftar davetine verdiği ret cevabında gördük:
BDP'li Belediye Başkanının "İftar bize ters düşer" açıklaması ilk anda ateist bir tavrı hatırlattı.
Ancak Başkan daha sonra bunu Aleviliğe bağladı: "Bizim için oruç yani Muharrem, matem anlamına gelir. Yas orucu olduğu için en mütevazı şekilde yapılır.
Ben gelmeyeyim."
Din söz konusu olduğunda AKP, MHP, SP, DP gibi milliyetçi partilerde bir çelişki görmüyoruz. Tutturdukları yolda devam ediyorlar.
Ulusalcı partilerde ise tutarlılık yok: Mesela CHP... Gürsel Tekin çarşaflıları üye yaparken, Hurşit Güneç "Cuma namazını kazaya bırakın" diyebiliyor.
Kürtler arasındaki inanç farklılıkları, BDP'nin oy potansiyelini belirleyen bir unsur.
AKP'nin Sünni Kürt tabanına hitap edemedikleri sürece, "Bütün Kürtlerin temsilcisi" olamayacaklar.