Önce Boğaziçi Üniversitesi, ardından da Bilgi Üniversitesi, 2005'te Ermeni Konferansı nedeniyle ulusalcı-milliyetçi bombardımanının hedefi olmuştu.
(Kısaca Ermeni Konferansı denilen etkinliğin tam adı "İmparatorluğun Çöküş Döneminde Osmanlı Ermenileri: Bilimsel Sorumluluk ve Demokrasi Sorunları" idi. Hükümeti yıkmak isteyen Veli Küçükgiller ile Hükümet kanadından Cemil Çiçekgillerin tam o noktada aynı ağızla konuşmaları manidardır!)
O dönemde Bilgi ve Boğaziçi, "Burası üniversite, burada her şey tartışılmalı" diyerek yüksek öğretime, "özgür üniversite" mührünü vurmuşlardı.
Ancak zamanla ikisi de değişti:
Ayşe Soysal'dan sonra Boğaziçi'ne rektör olan Kadri Özçaldıran, statükocu, geçmişiyle yetinen, mıgır bir üniversite yarattı.
Bilgi Üniversitesi ise Amerikalılara satıldı. Bir süre sonra yüksek öğretim ticarethanesi haline geldi. Simgesel değeri olan bazı hocalarını kaybetti.
Şimdi her iki üniversite de "özgürlük" diye, okulun yeşil çimlerinin üstünde kıkırdayan kızlarla oğlanların görüntüsünü sunuyor.
Ama resmi ideolojiyi, önyargıları, militarizmi, kof inançları ve tabuları sorgulayan hakiki "Özgür Üniversite" imajı, şu sıralar boşta duruyor.
Hiçbir üniversite bu değere sahip değil. Bakalım talip olan çıkacak mı?