Bazı büyük yayın organlarının, yumurta atarak yapılan protesto eylemlerini (hoşgörünün de ötesinde) sempatiyle karşıladığına şahit oluyoruz.
"Canım, silah çekmediler ya... Alt tarafı yumurta attılar" havasındalar.
Önce basit bir empati testi:
Böyle düşünen gazeteci arkadaşlar, kendilerini o kişinin yerine koysun...
Örneğin bir medya toplantısına davet ediliyorsun. Tam konuşacaksın... Çat! Üstün başın yumurta...
Eee, ne oldu şimdi?
Olan belli: Konuşma engellendi. Diyalog ihtimali kalmadı. İletişim kesildi. Kavgaya davet çıkarıldı.
***
Anlatmıştım: "
Yetmez ama Evet" toplantısında da, yazar
Adalet Ağaoğlu ile hukukçu
Osman Can'a yumurta attılar. Başka bir toplantıda da
boyalı su fırlattılar.
Bunu yapanların mesajı net: "
Susun" diyorlar.
Yani yumurtalı protestoyu şirin bir protesto biçim olarak sunmak, fikir özgürlüğünü baltalayanları desteklemek anlamına geliyor.
***
Bugüne kadar yumurta fırlatanlara baktığımızda, siyasi açıdan şunu görüyoruz:
" Demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti" gibi çağdaş değerlere karşılar.
Referandumda "
Hayır" propagandası yaptılar.
Sol Kemalist, vesayetçi, askerci, katı laikçi bir ideolojileri var.
Yani, Batı'daki birçok örneğin aksine, bizim yumurtacılar, özgürlükçü ve demokrat değil...
***
Aynı zihniyet, yine yumurta atarak, AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeki "
Türkiye'de Anayasa" konferansında
Burhan Kuzu'nun konuşmasını engelledi.
Bu hareketin anlamı belli:
2011 seçimleriyle oluşacak olan Meclis'in, bir
Kurucu Meclis gibi çalışarak, demokratik bir Anayasa yapması bekleniyor.
Yumurtacıların... Daha doğrusu onların ardındaki, bence malum, gücün amacı,
Yeni Anayasa'yı engellemek...
Günler geçtikçe bunu daha net göreceğiz.
12 Mart (1971) öncesi, leblebi gibi bomba patlattırıyorlardı, şimdilik yumurta attırıyorlar.