Perşembe günü Sabah'ın 25'inci yaşını kutladık. Pastayı kesmeye Ahmet Çalık da geldi.
Birçok ülkede yatırımı olduğundan, ha deyince bizim patronu görmek mümkün değildir:
Bugün Türkiye'dedir, yarın Arnavutluk'ta, öbür gün Türkmenistan'da...
Pastadan sonra Ahmet Bey'le sohbet ederken, yapılması planlanan "Suudi Arabistan-Avrupa" tren hattının öneminden söz etti.
***
Bu demiryolu
Mekke ve
Cidde'den başlayacak,
Medine,
Amman,
Şam,
Halep,
Adana,
Eskişehir'den geçip, İstanbul üzerinden Avrupa'ya doğru uzanacak.
Böylece
Hicaz Demiryolu yeniden doğmuş ve
Orient Express hattıyla birleşmiş olacak.
Projeye göre
hızlı tren,
Medineİstanbul arasını
24 saatte alacak.
Sonuçta
Suudi Arabistan,
Ürdün,
Suriye ve
Türkiye arasındaki yolcu ve mal trafiği büyük artış gösterecek.
***
Küreselleşme çağında ulus devlet ekonomileri yetersiz kalıyor. Bugün belki sadece
Hindistan ekonomisi, iç pazara dayanarak büyüyebiliyor.
Türkiye de dahil diğer ülkeler ticaret yapmak zorunda. Kalkınma ancak böyle sağlanıyor. Sonuçta da ortaya
"çok uluslu ekonomik birimler" çıkıyor.
Erdoğan Hükümeti'nin komşularla
"vizeleri kaldırma" ve
"sorunları sıfırlama" politikasının ardında işte bu gereklilik yatıyor.
***
Ayrıca biliyorsunuz
Yunanistan ciddi bir ekonomik kriz içinde. Özellikle
kamu borçları alıp başını gitmiş durumda.
O kadar ki Yunan gazeteleri,
"1 Nisan Şakası" olarak,
"Türkiye, devlet tahvillerimizi alarak bizi kurtaracak" diye haberler yapmıştı.
Pazar günkü
ATV programında Başbakan, mayıs ayı ortasında
Yunanistan'a gideceğini ve bu ziyareti çok önemsediğini belirtmişti.
Ahmet Çalık, Başbakan'ın bu hamlesini doğru buluyor, "Yunanistan kötü duruma düştü diye sevinmek büyük hatadır... Kara günlerinde yardım ederek onlara iyi niyetimizi göstermeliyiz ki iki taraf da kazansın" diyor.
Yani
"ben kazanayım, sen kaybet" politikası yerine,
"gel birlikte kazanalım" politikası...
***
Önemli bir gelişme daha:
Eskiden küresel şirketler, bir an evvel yerel ortaklarından kurtulmaya çalışırdı.
Bu eğilim şimdi de var elbette ama Ortadoğu'da iş yapmak isteyen
Fransız ve
İngiliz şirketleri, Türk ortak arıyor. Niye? Çünkü
yetişmiş eleman,
serbest piyasa ve (biraz yamuk da olsa)
demokrasi bizde var.
Bu değerler sadece Batılı şirketleri çekmiyor, Türkiye'nin Ortadoğu halkları üzerindeki artan yumuşak gücünün (
soft power) temelini oluşturuyor.
***
Gelin bir de eski tartışmamızı hatırlayalım:
Bazı arkadaşlar
Boğaz'a yapılacak
üçüncü köprüye karşıydı. Çünkü çevredeki ormanlar tarumar olacaktı.
Bense, üçüncü köprünün gerekli olduğunu söylüyordum. (Tabii trafiğin
"transit" olması, giriş-çıkışlarla yeni yerleşimlere yol açılmaması şartıyla...)
Kafkaslar'ı,
Balkanlar'a başka nasıl bağlayacağız? Mega kent İstanbul'u nasıl besleyecek, ürünümüzü Avrupa'ya nasıl taşıyacağız?
Perşembe günkü sohbet, başka bir gereği daha ortaya çıkardı:
Biz, Kafkaslar'a ek olarak,
Ortadoğu'yu da Türkiye'ye ve Avrupa'ya bağlamak zorundayız.
Ne yani, Medine'den gelen tren
Haydarpaşa'da duracak mı?
Yolcu ve malları, gemiyle taşıyıp,
Sirkeci'den tekrar trene mi bindireceğiz?
Onun yerine üçüncü köprüyü tren raylı yaparız; olur biter. Rasyonel olan bu değil mi?