Hrant Dink cinayetinden sonra, "katilin de psikolojisini anlamak gerek" diyenler çıkmıştı.
Neyi anlayacaktık?
Efendim her gün millete hakaret edenler varmış. Bu durum bazı insanların ruhsal durumunu bozarmış. Bozuk ruhlar da adam vururmuş.
Bir kere şunu söyleyelim: Bu ülkede herkesin sinir olduğu, kızdığı nice olay meydana geliyor. Gidip adam mı öldürüyoruz?
İkincisi: Millete hakaret edildiği koca bir yalandır. Kendi davalarını gütmek isteyen nasyonalistlerin uydurmasıdır.
Asıl önemlisi ise şu: Türkiye'de bu tip kritik olaylar asla "bireysel girişim" sonucu olmaz. Arkasında mutlaka başka bir irade, ciddi bir teşvik vardır.
17 yaşındaki kasaba genci silah edinecek. Trabzon'dan otobüse binecek. Tanımadığı bir mega kente; İstanbul'a gelecek. Agos gazetesini bulacak. Bekleyecek. Hrant Dink'i görünce de arkasından ateş ederek öldürecek.
Bu tip olaylar psikolojiyle açıklanamaz. Fail genellikle ruh hali dengesiz birisidir ama zaten kullanılmak için öyle olması gerekir.
***
Ahmet Türk'e Samsun'da atılan yumruk da çok farklı değil: Bu yumruk için
"adaletin tokmağı" diyen
bidon kafalar vardı.
Adaletsizliğe tahammül edemeyen genç, Türk'e yumruğu çakmışmış. (Yani onun da ruh haline
"anlayış" gösterelim.)
Halbuki olayın adaletle, ruhla, sinirle bir alakası yok.
Valiyi, jandarmayı ve emniyeti denetleme yetkisi olan mülkiye müfettişliği görevinden
2007'de emekli olup, halen BDP Muş milletvekilliğini sürdüren
Nuri Yaman bakın neler anlatıyor:
***
"Olayın çıkacağı baştan belliydi. Biz adliyeye girerken yolun karşısında
30-40 kişi slogan atmaya başladı. Planlı, programlı, amaçlı bir gösteriydi bu. İçeri girerken bize bunu yapanlar, adliyeden dışarı çıktığımızda daha fazlasını yapacaklardı. Düşünün ki bu grup bizi yağmurun altında iki saat bekledi."
"Polis, önlem alıyormuş gibi göründü ama aslında olayın olmasına müsaade etti. Yağmurun altında bağırarak ısrarla iki saat bekleyen bir grubun sonunda mutlaka bir şey yapacağını, oradan bir olay çıkarmadan ayrılmayacağını en alt kademedeki güvenlikçi bile bilir."
"O gün orada, terörle mücadeleden, istihbarattan ve asayiş şubesinden polisler vardı. Bunlar, gruptaki insanların hareketlerinden, bakışlarından, tedirginliklerinden, geliş gidişlerinden mutlaka bir şeyler tahmin ederler."
"Önlem alınmış olsaydı, grubun bize yaklaşabilmesi mümkün değildi. Televizyonda herkes seyretti. Saldırgan polisin yanına kadar yaklaşıyor. Sağını solunu kontrol ediyor. Harekete geçecek bir insanın tedirginliğini yaşıyor. Bunu, özellikle merdivenin başındaki polislerin görmemesi mümkün değil." (Taraf, 19 Nisan)
***
Samsun'daki yumruk için "adaletin tokmağı" demenin tek amacı var: Olayı Türk-Kürt gerginliğinin sonucuymuş gibi göstererek gerçeğin üstünü örtmek...
Halbuki işin esası şu: Devlet için çalışan bir
ajan-korucu geçen yıl
Muş'un
Bulanık ilçesinde iki kişiyi öldürdü.
Ancak dava
Samsun'a alındı. Böylece şahitlerin mahkemeye gelmeleri fevkalade zorlaştırıldı.
Şimdi bir de yumruk sallatarak,
Ahmet Türk ve arkadaşlarına,
"Buralara gelerek medyanın ilgisini davaya çekmeyin" mesajı veriliyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız'a atılan yumruk da dahil, Türkiye'deki
"bireysel saldırı" olaylarına işte bu açıdan bakmak gerek.