Siyaset bilimci bir arkadaşım var. Uzmanlık alanlarından biri de Türkiye-ABD ilişkileri... Bir keresinde şöyle demişti: "Türk siyasi hayatındaki temel ayrım askerdir. Yani ordunun yeridir."
Gayet makul bir analiz bu...
Vatandaş da, siyasetçi de, bürokrat da, işadamı da tam bu noktada ayrışıyor:
Bir taraf askeriyenin siyasi denklemlerin içinde yer almasından rahatsız olmuyor. Hatta tam tersine, bunu arzu ediyor. "Ama denklemden ayrılmayın" diyor.
Diğer taraf ise askeriyenin siyasi alandan çıkmasını, devlet yönetiminin sadece siviller tarafından yürütülmesini istiyor. "Asker bu işlere karışmasın, kendi görevini yapsın" diyor.
***
Bu farklılaşmayı her alanda görüyoruz.
Örneğin bugün cumhuriyetin 86'ncı kuruluş yıldönümünü kutluyoruz.
Cumhuriyet rejiminin özü; yönetimin bir sülalede, bir hanedanda olmamasıdır.
Vatandaş kendi kendini yönetir.
Bu anlamda cumhuriyet, 'halkçı' ve 'eşitlikçi' bir rejimdir. Sınıfsal, zümresel ve ailesel ayrıcalıklar yoktur cumhuriyette.
Bireyler bilhassa eğitimle kazandıkları nitelikler sayesinde yönetimde yer alırlar.
Sadakat değil, liyakat esastır.
***
Cumhuriyeti kutlarken kullanılan simgelere (bayraklar, figürler, vecizeler) bu açıdan baktığımızda bir tuhaflık göze çarpıyor.
Bizim kutlamalarımızda halk yok!
Askeriye tanklarla geçit yapıyor...
Öğrenciler uygun adım yürütülüyor...
Her yer Atatürk'ün resimleriyle ve özlü sözleriyle donatılıyor.
Peki, halk nerede?
Halktan sadece gösterileri alkışlaması bekleniyor.
***
İşin ilginç tarafı ne, biliyor musunuz? Atatürk sağken, özellikle 1930'larda, cumhuriyet kutlamaları çok daha geniş bir katılımla yapılırdı.
Bana inanmayanlar, bu konudaki eski fotoğraflara baksın: O vakitler, "kasap esnafı", "manav esnafı" geçit törenlerine katılırdı.
Mesela 10'uncu yıl kutlamalarında, yani 1933'te, İstanbul'daki 'yorgancılar', üzerine Atatürk'ün görüntüsünü işledikleri büyük bir yorganla geçmişlerdi.
***
Ancak zamanla cumhuriyet, halktan koparıldı.
Ordunun cumhuriyet rejimiyle doğrudan bir alakası bulunmamasına rağmen, 'cumhuriyet eşittir ordu' denklemi hâkim kılındı.
Ama tabii ordu bunu kendi başına yapmadı. Yani basit bir dayatma, bir zorlama olmadı.
Yazının başında sözünü ettiğim askerci kesimler de bu özdeşleşmeyi hararetle destekledi.
Böylece cumhuriyet, bazı sınıfların (kentli okumuşlar) ve bir zümrenin (askeriye) rejimi haline geldi. (İyi incelerseniz, bu ilişkiler ağında aile bağlarını da görürsünüz.)
Bugün baş aşağı durmakta olan cumhuriyeti, ayaklarının üstüne oturtacak olan demokratikleşmedir.
Biraz sabredin, göreceksiniz...