Yüzde 10 barajlı mevcut seçim sisteminde, bağımsızların Meclis'e girebileceğine ilişkin fikir, aslında yeni değil.
Burada örneğini vermiştim: Küçük kentlerde 35-40 bin oyla " bir " milletvekili seçilirken... Öte yandan bu sayı büyük kentlerde 100 binin üstüne çıkarken... Anadolu'da sadece 6 bin küsur oyla Meclis'e giren bağımsız milletvekili oldu.
Mega kent İstanbul'da ise bu sayı 60 bin civarındaydı.
Taşra siyasetçilerinin gayet iyi farkında olduğu bu gerçeği İstanbul'un solcuları çok geç fark etti. Galatasaray Üniversitesi hocalarından Prof. Ahmet İnsel ile Prof. Seyfettin Gürsel'in 18 Mart 2007'de Radikal gazetesinde yayınlanan araştırması, birkaç bağımsız sol adayı Meclis'e göndermenin hayal olmadığını gösteriyordu.
Bu çağrılar ve çalışmalar sonucunda mesela Prof. Baskın Oran, İstanbul 2'nci Bölge'den (Beşiktaş, Şişli, Sarıyer, Bayrampaşa, Eyüp, vs.) bağımsız sol aday olarak ortaya çıktı.
Ancak arkasında bir örgüt, bir parti olmadığı için Baskın Oran'ın mesajları kitlelere yeteri kadar ulaşmadı. Evet birçok TV kanalı hocaya ilgi gösterdi. Ama ekranın " az ve öz " konuşma gerektiren mantığı içinde, mesela " Meclis'in ezberini bozmak için tek bir kişi yeter " sloganının ne anlama geldiğini anlatmak (ve anlamak) mümkün olmadı.
Bu gecikmenin sonucu olarak Baskın Oran'ın hazırladığı " Ezber Bozan Sözlük " adlı kitapçık ancak dün elime geçti.
Bu mini sözlükten bahsetmeden önce bir noktanın altını çizmek gerek: Hani Başbakan Erdoğan, " Bağımsızlar Meclis'te ne yapacak?.. Onlara vererek oyunuzu çarçur etmeyin " diyor ya... Büyük partilerin sağ siyasal çizgileri düşünüldüğünde bu makul bir iddia. Bir bağımsız aday, ' milliyetçiyim' diyorsa MHP, ' laiklik' vurgusu yapıyorsa CHP, ' liberalizmle harmanlanmış muhafazakârlığı' önemsiyorsa zaten AKP var.
Eğer CHP solculuğu terk etmiş olmasaydı, bağımsız bir sol aday ortaya çıktığında, " Neden CHP'ye girmiyorsun " denebilirdi.
Baksanıza DSP Başkanı Zeki Sezer bile " Karnı aç insanlara sadece 'laiklik' diyerek gittiğinizde sonuç alamıyorsunuz " diyor. İşte çok sade ama aynı zamanda çok keskin bir CHP eleştirisi.
( Not: Zeki Sezer'in bu sözü, bana " Niye yazılarınız bu kadar CHP karşıtı " diye soran okurlarıma da net bir cevap. CHP hele sosyal demokrat olsun, sivil olsun, AB'yi savunsun; o zaman düşünürüz. Ama Deniz Baykal ve ekibine su yok!)
Neyse...
Biz dönelim Baskın Hoca'ya... Bizim siyasetçilerin ve bürokratların döne döne tekrarladığı klişe sözler vardır.
Artık birilerinin çıkıp bu klişeleri kırması gerekiyor.
Bağımsız bir sol milletvekilinin illa da kanun teklifleri filan hazırlaması gerekmez. Partilerin bazen saçmalığa varan faaliyetlerini Meclis'te sol açıdan eleştirmesi... Hatta bırakın solculuğu, gerçekleri söylemesi dahi yeter.
Baskın Hoca eleştiri oklarını sadece 'düzen partilerine' değil, 'Kürtçü' gruplara karşı da yönelteceğinin ipuçlarını veriyor.
Örneğin şöyle bir iddia var: " Kürtler, Türklerle birlikte bu ülkenin kurucu, asli unsurudur ."
Prof. Oran itiraz ediyor: "Bu söz, 'Türklerin ve Kürtlerin dışındakiler ikincil unsurdur' anlamına gelir. Böyle eşitlik olmaz. Kurtuluş Savaşı'nda hem cephede, hem Meclis'te mücadele veren Çerkezler ne olacak peki? Varlık Vergisi gibi uygulamalarla perişan edilmeden önce Osmanlı'nın ve Cumhuriyet'in tek girişimci grubu olarak ekonomiyi ayakta tutan gayrimüslimler ne olacak? Lazlar ne olacak?"
İtilmişler, kakılmışlar ya da sadece kendini solda gören CHP'den umudunu kesmiş kesimler Baskın Oran'a oy verebilir. Nasıl olsa yüzde 10 barajı onu engellemiyor.