Cumhuriyet gazetesinin başyazarı İlhan Selçuk, bir süredir MHP'ye övgüler düzüyor. Milliyetçi sağcılarla, ulusalcı solcuların, birlikte (Kızılelma Koalisyonu), 'dinci' AKP'ye karşı çıkması gerektiğini savunuyor.
Halbuki 1970'li yıllarda, MHP çevresinde örgütlenen ülkücülerin en çok saldırdıkları kesimlerin başında Cumhuriyet okurları gelirdi.
O dönemi yaşayanlar, İlhan Selçuk'taki bu keskin dönüşe fena halde içerliyor.
Bardağı taşıran damla ise Selçuk'un geçen gün yazdığı şu cümleler oldu:
"Kan davası aydınlık ve çağdaş insana yakışmaz... Ben laik Atatürk Cumhuriyeti'nin varoluşu ve bütünlüğü için, dün bana işkence etmiş olanlarla bugün el ele vermeyi yurtseverliğin doğal ve sade gereği sayıyorum."
Bundan sonra tartışma daha da alevlendi. Eski defterler açıldı. Ona buna 'dönek' diyen Selçuk'un bizzat kendisinin dönek olduğu yazıldı.
Kimi "MHP bu sözlerden memnun olmuştur" dedi, kimi "Geçmişlerindeki kara sayfalar hatırlatıldığı için MHP'liler kızmıştır" yorumunu yaptı.
İyi, güzel de...
Burada kocaman bir yanılsama var.
12 Mart 1971 darbesinin ardından, İlhan Selçuk'a, İstanbul Ziverbey'deki MİT'e ait Zihni Paşa köşkünde işkence yapanlar MHP'liler değildi...
Ya kimlerdi?
12 Martçı komutanlar. Hadi adlarını da verelim: Faik Türün ve Memduh Ünlütürk.
Peki bu komutanlar MHP'li miydi?
Org. Faik Türün, dönemin İstanbul Sıkıyönetim Komutanıydı. Daha sonra Süleyman Demirel'in Adalet Partisi'nden milletvekili seçildi.
Tümg. Memduh Ünlütürk ise işkence köşkünün 'patronu' konumundaydı. Birçok işkenceye bizzat katılmıştı. Emekli olduktan sonra Dev-Sol tarafından 1991'de öldürüldü. Benim bildiğim kadarıyla Ünlütürk'ün de MHP ile doğrudan bir bağı yoktu.
Dönelim bugüne...
Madem Selçuk'a işkence yapanlar dönemin generalleriydi... O halde adresi MHP'ymiş gibi görünen bu "İşkencecimi affediyorum" lafı nereden çıkıyor?
Hafıza bozukluğu mu?
***
Bana kalırsa İlhan Selçuk'unki bir dil sürçmesi. 1971'in işkenceci komutanlarıyla, MHP'lileri birbirine karıştırıyor. Ve her dil sürçmesi gibi bu da bir gerçeğe işaret ediyor.
Nedir bu gerçek?
2006 mayısında Danıştay saldırısı oldu. Bunu yapan kişi (Avukat Alparslan Arslan) sanki bir İslamcı militanmış gibi sunuldu. Cumhurbaşkanı Sezer dahil, birçok mevki sahibi, hiç vakit geçirmeden, olup biteni doğru dürüst anlamadan "Bu saldırı laik cumhuriyete yapılmıştır" dedi.
Saldırıda ölen Mustafa Yücel Özbilgin'in cenazesinde hükümet üyeleri yuhalandı, hakaretlere uğradı.
Derken Arslan'ın "dinci militan" değil, aşırı milliyetçi, kuvvacı oluşumların bir parçası olduğu anlaşıldı.
Avukat Arslan, saldırıdan önce Cumhuriyet gazetesini bombalamıştı ve attığı bombalar ordu malıydı.
(Merak ediyorum: Acaba gazeteyi bombalarken yakalansaydı, "Turhan Selçuk'un çizdiği 'Türban takmış domuz' karikatürüne kızdım" mı diyecekti?)
Heyhat! Bütün bunlar olurken İlhan Selçuk hâlâ 'şeriatçıları' suçluyordu.
Ben de 25 Mayıs 2006 günü "İşkencecisiyle kol kola" başlıklı yazımın son bölümünde şöyle yazdım:
Siyaset "öylesine büyük bir tutkudur ki insana kendi geçmişini dahi unutturur. İlhan Selçuk'un haline bakın: 12 Mart'ta generallerin emriyle işkenceden geçirildi. Bugünse, 'Gazetemize bomba atarak provokasyon yapıyorlar' diyeceğine, işkencecisinin halefiyle ittifak kuruyor."
Özetle: İlhan Selçuk'un "İşkencecimi affettim" sözünün adresi MHP değil, bugünkü darbe heveslileridir.
"Sizi affettim, işbirliği yapabiliriz" diyor.