Farklı kentlerde art arda yedi kişiyi gözlerini kıpmadan öldüren Mehmet Karahasan ile Yiğit Bekçe'nin inanılması güç davranışları birçok açıdan ele alınacak. Bir yandan yargılanacaklar, diğer yandan bunu niye yaptıklarını anlamak için çaba sarf edilecek.
Bu olay bana hemen ABD'li yazar Truman Capote'nin çarpıcı eseri 'Soğukkanlılıkla'yı ('In Cold Blood') hatırlattı.
Geçen sezon izlediğimiz 'Capote' adlı güzel filmde, yazarın bu ' belgesel romanı' nasıl hazırladığı anlatılıyordu: Gazete kupürleri, tanıklarla sohbetler, mahkeme kayıtları.
Ve işte fırsat: Kalemine, araştırma azmine ve sabrına güvenen Türk yazarları hemen harekete geçerek Karahasan-Bekçe Olayı'nın izini sürmeye başlayabilir.
Bazıları 'Soğukkanlılıkla'yı bir gazetecilik çalışması sanmıştı. Halbuki o, gerçek bir cinayetin edebiyatla yeniden kuruluşuydu. Yani 'edebi belgesel'di. Olaylara sadık kalarak yazılmış bir romandı.
Eğer 1960'larda işlenseydi, Karahasan-Bekçe Cinayetleri'ni en iyi şekilde romanlaştıracak yazar, hiç kuşkusuz Yaşar Kemal olurdu. (Zaten o gerçeğe yakın durmayı seven bir yazardır.) Ya günümüzde? Benim aklıma hemen Ahmet Ümit geldi. Arzu eder mi, kollarını sıvar mı, bilemem ama böyle bir belgesel roman ona yakışır.
Bundan birkaç yıl sonra Ahmet Ümit'in şahsında "Türkiye'nin Capotesi"ni alkışlıyor olabiliriz.