Dün iki satırla değinmiştim. Konuyu biraz daha açalım. Milli Mücadele'de tarikatların nasıl tavır aldığını yazmıştım. Topyekun bir davranış göstermemişlerdi. Kimi Ankara Hükümeti'ni desteklemişti, kimi İstanbul'u.
Bazıları tepki gösterdi: "Bu yazdıklarına sen inanıyor musun?" Halbuki bu inanç değil, bilgi. Hülya Küçük doktora tezi olarak Bektaşilerin Kurtuluş Savaşı'ndaki durumlarını seçmişti. Uzun uzun araştırmış, arşivlere girerek çalışmıştı. Sonuçta da ortaya 400 küsur sayfalık bir kitap çıkmıştı. Yazdığı her satırın hesabını veren bir akademisyenle karşı karşıyaydık.
Bu çalışmanın yanlış olduğunu göstermek için benzeri bir başka çalışma yapmak gerekiyor. Siz de girin arşivlere. Siz de okuyun onca kaynağı. Ve sonunda deyin ki: "Hayır tarikatların tamamı Kurtuluş Savaşı'na karşıydı."
Bunu yapabiliyor musunuz? Hayır. İtiraz ederken elinizde deliliniz var mı? Yok. Peki neye dayanarak itiraz ediyorsunuz? Hadi onu geçtim. Sözünü ettiğim kitabı dahi okumadan bağırıp çağırıyorsunuz.
İşin en kötü yanı ise şu: Bu arkadaşların sadece bilgi eksikliği yok. Yeni bilgiler öğrenmeye karşı da gayet dirençliler.
Benzeri bir tavrı Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı'nın (TESEV) yaptırdığı araştırmalara gösterilen tepkilerde de görüyoruz.
Sosyal bilimciler harekete geçmiş. Binlerce insanla konuşulmuş. Veriler bilgisayarlarla değerlendirilmiş. Dünyanın parası harcanmış. Ve neticede sözü edilen araştırmalar, raporlar ortaya çıkmış.
"Efendim bu veriler, bu istatistikler yanlış." Nereden biliyorsunuz? Elinizde tersini gösteren araştırmalar var mı? Yok. Peki neye dayanarak itiraz ediyorsunuz?
Varsa elinizde daha iyi, daha yetkin, daha ciddi, daha titiz bir araştırma; buyrun açıklayın ki biz de öğrenelim.