Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın yaptığı konuşma birçok açıdan incelenebilir.
Merak ettim ve ' demokrasi' ya da ' demokratikleşme' gibi kavramların konuşma metninde nasıl ele alındığına baktım.
Ama önce şunu belirteyim de gözünüzün önüne getirmeye çalışın: Büyükanıt'ın konuşması bu köşede yer alan ortalama bir yazının 10 katı.
Metinde demokrasi ve demokratikleşme kavramları 10 kere geçiyor:
*Önce " Demokratik değerlere ve demokratik hakların kullanılmasına hiç kimse karşı değildir ve olamaz da " diyen Büyükanıt, daha sonra PKK sempatizanlarının demokrasiyi kullanarak demokrasiyi yıkmaya çalıştıklarından söz ediyor. Bu bölümde, söz konusu kavramlar 4 kez kullanılıyor.
*Daha sonra Cumhuriyet'in ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin demokrasi ve demokratikleşme bağlamında eleştirildiğinden yakınıyor. Kavramlar 2 kez konuşmada geçiyor.
*Ardından AB Komisyonu Türkiye Temsilcisi Kretschmer'in sözlerini ele alırken, "Bu tür ifadeler demokratik söylem açısından kulağa hoş gelen söylemlerdir" diyen Büyükanıt soruyor: " TSK'nin demokrasi dışı hangi söylemi vardır? "
*Kavramların 9'uncu kullanımında silahlı kuvvetlerin demokratik kontrolü meselesinin AB belgelerinde yer aldığını belirten Büyükanıt, son olarak da eleştirmek için yaptığı bir alıntıda demokrasi kelimesini sarf ediyor.
Bu tür bir kavram dökümünden sonra konuşmanın demokrasiyle ilişkisi açısından şunlar akla geliyor:
*TSK'nın demokrasi ve demokratikleşme karşısındaki geleneksel tavrını Büyükanıt da sürdürüyor. Bu ' gri', ' kuşkular' ve ' yakınmalarla' dolu bir tavırdır. Üç buçuk kere darbe yaparak demokratik işleyişi bozan TSK, her seferinde demokrasiye dönmüştür. Yani " ne onunla, ne onsuz " diyen bir yaklaşımdır. Ya da " evet, ama... "larla dolu bir söylem: " Demokrasi iyidir ama... ", " demokratikleşme tabii olumlu ama... " gibi.
*Demokrasi ve demokratikleşme kavramları askerin dilinde hep tersten ifade edilmiştir. Yani " Demokrasiden yanayız, demokratikleşmeyi destekliyoruz " demek yerine... Büyükanıt şöyle diyor: Demokratik değerlere ve demokratik hakların kullanılmasına hiç kimse karşı değildir ve olamaz da." Yani ' yandaş' değil, ' destekçi' değil; sadece ' karşı çıkmıyor'. Hep bir rezerv koyuyor.
Büyükanıt konuşmasında birçok konuya değindi. Ben kısaca sözlerinin demokrasi ve demokratikleşme kavramlarıyla ilişkisini ele almaya çalıştım.
O açıdan bakılınca Büyükanıt'ın konuşmasında yeni bir şey yok. Bu yakınmaları, kuşkuları, eleştirileri ben kendimi bildim bileli duyarım.
Bazen sert, bazen yumuşak kelimeler kullanarak ifade edilir bunlar. Önce demokrasi ötelerde, uzaklarda yer alan soyut, muğlak bir ideal olarak tanımlanır. Ama hemen ardından; iç ve dış düşmanların huzuru, güvenliği, rejimi bozmak, yıkmak için demokrasiyi kullandıklarından söz edilir. Böylece demokrasi, kötülerin bir ' aracı', düşmanların ' manivelası' haline getirilir. Sonuçta demokrasi icabında vazgeçilebilecek ya da ertelenebilecek bir hedef olur.
***
Konuşmanın bir ilginç noktası da Büyükanıt'ın laiklik kavramını sadece bir (1) kere kullanmasıydı. Halbuki biz komutanların bol bol laiklikten söz etmesine alışığız.
Ama bu kez, galiba aralarında işbölümü yapmışlar. Bildiğiniz gibi son günlerde diğer komutanlar hep laiklikten bahsetti. Büyükanıt ise ağırlıklı olarak öteki konulara değinmeyi tercih etti.
Laiklikten başka Büyükanıt, ' irtica' konusuna da fazla değinmedi. Elbette ciddi tehdit olduğunu altını çizerek belirtti ama uzun konuşmasında irtica sadece 3 kere geçti.
Konuşmanın asıl hedefi, hem Avrupa Birliği'nden, hem de yerli kimi kuruluşlardan TSK'ye yöneltilen eleştirilere cevap vermekti.