Milliyet'in ek yayınlarını yönetirken bir satranç yazarı aramıştım. Tunç Alankuş'u önermişlerdi. Tanıştık ve... Soğuk, teknik, uzmanlaşmış olmayan... İlginç anekdotların, taze haberlerin yer aldığı, yaşayan, sıcak bir köşe olması konusunda anlaştık.
Doğrusunu isterseniz Alankuş benim hayalime yakın bir iş çıkardı.
Satranç bilmeyenlerin dahi izlediği bir bölüm oldu. (Mesela yenilince kızıp taşların üstüne işeyen bir şampiyonun öyküsünü kim okumaz!) Alankuş şimdilerde Şişli Terakki Lisesi'nde satranç öğretmenliği yapıyor. Akşam gazetesine bir köşe hazırlıyor. Dersler veriyor, hakemlik yapıyor. Eşiyle birlikte hayatını satrançtan kazanıyor.
Dün çıkageldi. Satranç Federasyonu'nun satranç hocaları ve öğrenciler için hazırladığı yardımcı kitapları gösterdi.
Meğer, ' kralların oyunu, oyunların kralı'nı çocuklara öğretmeye ' kale'nin hareketlerinden başlanıyor. Değeri en düşük taş olan (hatta satranç bilmeyenlerce küçümsenen) ' piyon' ise karmaşıklığı nedeniyle son sırada yer alıyor.
Türkiye'nin dört bir yanından 20 bin kişi, ' satranç öğretmeni sertifikası' almak için federasyona başvurmuş. Belli ki ilgi büyük. İnsanlar az ya da çok para kazanabileceklerini bilmeseler, niye böyle bir talepte bulunsun! Bir espriyle şimdilik konuyu kapatalım. Büyük Usta Larsen " Satranç şuh bir metrestir " demişti. Güçlü oyunculardan, avukat Bülent Pekand bu söze karşı çıkıyor: " Biz satrançla evliyiz, asıl metres eşlerimiz! "