Geçen sabah bir mesaj... Reklamcı Serdar Erener, "Şu 'Aliye Vakası'nda herkes, kurguyla gerçeğin karıştırılmaması gerektiğini yazıyor. Kimsenin, niye karıştırıldığına dair bir görüşü yok" diyordu.
Sahi kim bunlar? Aliye karakteri ile onu canlandıran Sanem Çelik'i birbirine karıştıranlar... Sanem Çelik'in dizinin evli yönetmeniyle birlikte olduğu ortaya çıkınca da artık Aliye'yi seyretmeyecek olanlar kim? Böyle insanlar gerçekten var mı?
***
Önce gerçekle kurguyu karıştıranlardan eğlenceli bir örnek vereyim. Ülkü Tamer'in '40 Sanatçıdan Tiyatro Anıları' kitabında İlhan Hemşeri'nin başından geçenler anlatılır:
Bir vakitler Burdur'da turnedeler. Hemşeri, üvey kızına eziyetler eden birini canlandırıyor. Oyun bittiğinde üç adam gelip aktörü yemeğe götürüyor. Yemeğin sonunda ise şöyle diyorlar:
"Biz dövmek için getirmiştik seni. Baktık ki aslında iyi, hoşsohbet adamsın. Herkes yanlış yapabilir. Ama sana yakışmıyor. Üvey kızını kendi öz kızın belle. Bir daha böyle pislikler yapma. Sen sen ol, artık şeytana uyma."
***
Peki günümüzde ikisini kim karıştırır?
Beykent Üniversitesi TV ve Film Bölümü'nden Doç. Zeynep Tül Akbal, "Eskiden, mesela sinemanın ilk çıktığı dönemde bu tür bir karıştırma vardı. Ancak insanlar seyrede seyrede tecrübe kazanıyor. Bir kurgu, bir öykü ile karşı karşıya olduklarını biliyorlar. Belki dünyayla tek ilişkisi TV izlemekten ibaret olan küçük bir kesim böyle bir özdeşleşme kurabilir. Onun dışında kimse karıştırmıyor" diyor.
Peki eğitim seviyesi düşük kesimlerde böyle bir gerçek-kurgu bütünleşmesi var mı?
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden Hülya Tanrıöver, gecekondularda bile 'TV okur-yazarlığının', yani izlediğini değerlendirme kapasitesinin gayet yüksek olduğunu belirtiyor:
"Pendik'te yaşayan Kastamonu kökenli bir kadın, bir dizideki kadın karakterle ilgili olarak, 'Aaa, kesin ölür' dedi. 'Nereden biliyorsun' diye sorduk. 'Duymadınız mı, hamileymiş. Karnı büyüyünce diziyi bırakır' demez mi! Bu bilgiyi magazin programlarından öğrenmişti."
Tanrıöver ailelerle birlikte TV izliyor. Bu seansların birinde, erkek, reklam arasında soruyor: 'Bakalım şimdi ne olacak?' Eşi, 'Şu olacak, bu olacak' diye anlatmaya başlıyor. Adam şaşırıyor: 'Nereden biliyorsun, senaryoyu sen mi yazdın?' Kadın, 'Tabii bilirim' diyor, 'senaristten ne farkım var?' Tanrıöver, dizinin devamında kadının dediklerinin aynen çıktığı söylüyor!
***
Toparlayayım: 1) Seyirci aptal değildir. Hele günümüzde, yine TV'den aldığı haber ve bilgilerle dizileri gayet iyi değerlendirir. 2) Dizileri arada sırada izleyen entelektüel-eleştirici seyirci ayrıntıları es geçebilir. Sürekli izleyici ise bunları yakalar. 3) Dizi izleyicisi medyanın reklampromosyon oyunlarının farkındadır. Kimin neyi, niye karaladığını, kimin neyi, niye övdüğünü ayrıntısıyla bilmese dahi tahmin eder. 4) İzleyici, 'Kaynanalar' gibi bir 'müsamere'den, 'Asmalı Konak', 'İkinci Bahar', 'Hırsız-Polis' gibi bol karakterli, ayrıntılı ve karmaşık ilişkilerin yer aldığı dizileri anlayacak seviyeye gelmiştir.
Özetle: "Aman Aliye ile Sanem'i birbirine karıştırmayın" diye telaşlanmanın, izleyiciyi çocuk yerine koymanın bir alemi yok.
Özetin özeti: Aliye ile Sanem'i, seyirciler değil, medyacılar birbirine karıştırıyor. Çünkü (olumlu ya da olumsuz) böylesi işlerine geliyor.