Hatırlarsınız: Uluslararası Mimarlar Birliği'nin 22. Dünya Mimarlık Kongresi, Temmuz 2005'te İstanbul'da yapılmıştı. Bu dev toplantının ana sponsoru Kale Grubu'ydu (Çanakkale Seramik'ten bilirsiniz.)
Diğer büyük şirketler gibi, Kale Grubu da çeşitli sosyal sorumluluk projelerine imza atıyor. Bunlardan biri de 'kent keşif gezileri'. Sadece proje yapmak ya da ders vermekle yetinmeyen mimarlar, daha önce Diyarbakır, Antalya, Bursa, Trabzon, Adana kentlerini gezmişti. Buralardaki yerleşim biçimini, geleneksel mimariyi, tarihi eserleri, 'bozulmayı' ya da 'düzelmeyi' yerinde incelediler. Yerel mimarlarla bir araya geldiler.
Benim de katılma fırsatı bulduğum son gezi ise geçenlerde Hatay-Antakya'ya yapıldı. 30 kişiyi aşan grupta kimler vardı? Mesela: Bilgi Üniversitesi'nden İhsan Bilgin, Murat Güvenç... Eski hocalardan Atilla Yücel... İstanbul Serbest Mimarlar Derneği'nden Hasan Çalışlar... Kale Grubu'nun İletişim Müdürü Asiye Bodur... Fotoğraf sanatçısı Ali Borovalı... Santralİstanbul'un direktörü Serhan Ada...
***
Hatay tarihi eserlerle dolu: Dörtyol'daki Sokullu Külliyesi... Kayalara oyulmuş Aziz Piyer Kilisesi... Dağın tepesine kurulmuş Aziz Simeon Manastırı... Kaza mezarları...
Beni en çok etkileyen iki şey oldu.
Bunlardan ilki Romalılar'ın Antakya'nın Akdeniz'e açılan Samandağ bölgesinde 2 bin yıl önce kurdukları liman. Asi Irmağı limanı doldurduğu ve dolayısıyla işlemez hale getirdiği için adamlar çarpıcı genişlikte ve derinlikte bir 'baypas' kanalı yapmış. 'Titus Tüneli' adı verilen bu yapı, dönemin mimarı bilgisinin ne kadar ileri olduğunu gösteriyor.
Bu tünel öylesine ilgimi çekti ki dönüşte David Abulafia'nın derlediği 'Tarih Boyunca Akdeniz Uygarlıkları'nı (Oğlak Yay.) okumaya başladım. Şahane fotoğraflarla süslü, büyük boy kitabın, dördüncü bölümü tam da o dönemi anlatıyordu: Roma İmparatorları, Akdeniz'i 'Mare Nostrum' (Bizim Deniz) haline getirmek için hangi askeri, sosyal, ekonomik politikaları uyguladı?
***
Diğer çarpıcı görüntüler ise Antakya'daki Arkeoloji Müzesi'ndeydi. Buradaki mozaik koleksiyonu öylesine görkemli ki dünya sıralamasında ikinci kabul ediliyor. Minik minik taşlarla yapılan o resimleri görmek gerek!
Cumhuriyet rejimi olayın önemini kavramış ve 1934'te sadece bu eserler için bir müze inşa etmeye başlamış.
Ne var ki müze bugün işletme açısından bence berbat durumda: Sıradan bir sergileme... Boyası dökülen duvarlar... CD'leri, VCD'leri, hediyelikleri, slaytları, posterleri, hediyelikleri geçtim; doğru dürüst kartpostal dahi yoktu biz gittiğimizde.
Elimizin altındaki hazineyi kullanamıyoruz.