Schalke-Fenerbahçe maçını izlemeden önce Volkswagen firmasının Wolfsburg'ta kurduğu Autostadt'ı (Otomobil Kenti) gezme imkanını bulduk.
Biliyorsunuz 'Volkswagen', kaba bir çeviriyle 'Halk Arabası' demek. Bu iki kelimenin yan yana gelmesi boşuna değil. Frenklerin 'beetle' (kanatlı böcek, uçuç böceği) adını verdiği otomobile biz 'kaplumbağa' diyoruz. Hitler döneminde geliştirilen Vosvos'un ardındaki amaç sıradan insanları otomobil sahibi yapmaktı.
Vosvos'un ikinci yükselişi ise 68 Kuşağı'na denk geldi. Hippiler galon galon benzin tüketen devasa Amerikan otomobilleri yerine, 'küçük güzeldir' fikrini izleyip kaplumbağayı tercih etmişti.
1990'lara dek Volkswagen 'halkın otomobili' imajını sürdürdü. Derken 'Demir Perde' çöktü. Özelleştirmeler hızlandı. Birçok otomobil firması el değiştirdi. Bu süreç tamamlandığında Volkswagen Grubu, çok sayıda markanın sahibi olmuştu: Audi, Bentley, Lamborghini, Seat, Skoda, Volkswagen ve Volkswagen Ticari Araçlar...
İşte Autostadt bütün bu markaları bir araya getiren, insanlara ürünler hakkında bilgi veren devasa bir kompleks. Volkwagen'ın 'yükselen' imajını ortaya koyuyor.
Bir tarafta otomobil üretimi yapılıyor. Diğer yanda bir Volkswagen satın almak isteyenler için 'showroom'lar var. (Not: Diğer markalar burada satılmıyor.)
Yapay gölün çevresindeki otomobil müzesini gezmek başlı başına bir eğlence. Tabii alışveriş merkezi, lokantalar, kafeler unutulmamış. Özetle Volkwagen, Amerikanvari bir 'pazarlama-satış-imaj-tarih' kasabası kurmuş.
Autostadt'ın büyüklüğünü ve önemini anlatmaya şöyle bir örnek yeterli olur sanırım: Almanya'da iki Ritz-Carlton oteli var. Bunlardan biri Autostadt'ta! Dünyanın dört bir yanından gelen otomotivciler burada konaklıyor.
Yolunuz düşerse mutlaka ziyaret edin. Otomobil (minibüs vs.) denen şeyin nasıl insan ve yük taşımanın ötesinde işlevlere sahip olduğunu daha iyi anlıyorsunuz.
Mesela Volkswagen'ın 'California' adlı bir minibüsü var. Gazeteci arkadaşlarla birlikte onun içinde ve çevresinde epey vakit geçirdik. Çünkü California gayet sürprizli bir 'karavan'. Mutfağıyla, yatağıyla, masasıyla minik bir ev gibi. Gerçekten çok şirin; insanın içinde binip tatile çıkma arzusu uyandırıyor.
Özetle: Parayı verdiğinizde sadece bir otomobil ya da bir minibüs değil, aynı zamanda bir 'yaşam tarzı' satın alıyorsunuz.