Bugün yazıya bir klişeyle başlamak durumundayım:
Türkiye çelişkiler ülkesi! Örnek mi?.. Geçen salı günü Haydarpaşa Garı'nın önünde protesto gösterisi vardı. İstanbul Mimarlar Odası'nın öncülüğündeki grup, Haydarpaşa-Harem bölgesinin yeniden düzenlenmesine karşı çıkıyordu. Protestocular, "Burası küreselleşmeye peşkeş çekilemez" diyordu.
Şimdi aynı 'Oda'nın dahil olduğu TMMOB Mimarlar Odası, 22'inci Dünya Mimarlık Kongresi'ne ev sahipliği yapacak! 3-7 Temmuz tarihleri arasında İstanbul, yerli-yabancı 10 bin kadar mimarı ağırlayacak. Peki 1948'den beri 3 yılda bir düzenlenen konferansın temasını biliyor musunuz: 'Kentler: Mimarlıkların Pazaryeri'.
Bir yandan Haydarpaşa Limanı'ndaki çirkin vinçleri, kentin göbeğine giren dev kamyonları, iğrenç hale gelmiş otobüs terminalini savunacaksın... Öte yandan, 'dünya kentlerini nasıl daha güzel, daha sağlıklı, daha yaşanır hale getiririz' diye kafa patlatan küresel mimarları ağırlayacaksın... Çelişkiye bakar mısınız!
***
Geçen gün Kongre'nin ana sponsoru olan Kale Grubu'nun İcra Kurulu Başkanı Zeynep Bodur Okyay ile birlikteydik.
Zeynep hanım sevinç ve telaş duygularını aynı anda yaşıyordu. Niye? Çünkü iş sadece kongreyle kalmıyor. Aynı dönemde dev bir mimarlık fuarı açılacak. Türk firmaları ürünleriyle görücüye çıkacak. Bitmedi: Çok sayıda halka açık sergi ve sokak partisi düzenlenecek. Bitmedi: Mimarlık öğrencilerinin katıldığı yarışmanın sonuçları açıklanacak. Bitmedi: Kentlere ve mimarlığa ilişkin sürüyle film gösterilecek. Ve burada dökümünü yapamayacağım daha nice etkinlik...
***
Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) 1999'da Pekin'de "6 yıl sonraki kongreyi nerede düzenleyelim" diye tartışırken, İstanbul'un rakipleri 'Dünyanın en mükemmel kentine gelin' diye propaganda yapıyordu. Biz ise son derece zekice bir sloganla, 'Dünyanın en sorunlu kentine gelin' diyerek yarışı kazandık.
Böylece bir hayal gerçek oldu: Şaka değil, alanlarında birer 'yıldız' sayılan mimarlar geliyor. Burada bir proje yapmaları sektörün projektörlerini Türkiye'ye çevirecektir.
Şimdi bir hayal daha kurun: Bu büyük mimarlardan biri, Haydarpaşa-Harem bölgesine, çarpıcı bir iş merkezi ya da bir otel tasarlasa... Şahane olmaz mıydı!
Ama o tutucu zihniyet buna da engel olmaya kalkışır: "İşte dünyanın en sorunlu kentini gördünüz" diyecektir, "ama sakın kente el atmaya kalkışmayın, bizi sorunlarımızla baş başa bırakıp gidin, hadi güle güle..."
Yalan mı?