Dün bir köşe yazarı Freud'un bir 'Aydınlanma Çağı' düşünürü olduğunu ileri sürdü. Yanlıştır. Aydınlanma çağı düşünürleri aklı ön plana alırlar. Merkeze insanı koyarlar. Ekonomiden, ahlaka herhangi bir toplumsal olgunun indirgenecek son noktası bireydir onlara göre.
Ancak 19'uncu yüzyıldan itibaren bu yaklaşım yerle bir edilmiştir. Freud 'bilinçdışı' kavramıyla bilinci sorguladı. Marx ekonomik kararlar alan rasyonel birey fikrini, kapitalizmin mekanizmalarını ortaya koyarak bitirdi. Nietzsche ahlakın ardındaki güç çatışmasını, Darwin insanın da evrimin bir parçası olduğunu, Derrida dilin niye gerçekliği birebir ifade edemeyeceğini gösterdi.
İster 'bir ben var benden içeri' deyin, ister 'bir ben var, benden dışarı' diye... Durum bu.