Geçenlerde Antalya'ya gitmiştim ya... 'Sabah ile Akdeniz' ilavemizin kokteylinde bir okurumuzla tanıştım. Aman Allahım! Hemen her yazdığımı okumuş. Satır satır biliyor. "Son zamanlarda topa girmiyorsunuz" dedi. Haklıydı. Nedenini bilmiyorum ama canım hiç 'ciddi' konularda yazmak, tartışmalara girmek istemiyor.
Bugün iyice coştum! Yazıların tamamı hayatın 'hafif' yanlarıyla ilgili. Hadi bir fıkra ile başlayalım. Fıkranın kahramanı Yahudiler ama arzu eden rahatlıkla Hıristiyanlar'a ve Müslümanlar'a da uyarlayabilir.
* * *
Üç Yahudi arkadaş iş kurup zengin olmuşlar. Bir araya geldiklerinde annelerine doğum gününde neler aldıklarını anlatmaya başlamışlar.
Birincisi: "Ben anneme kocaman bir ev aldım." İkincisi: "Ben bir limuzin aldım, bir de şoför tuttum." Üçüncüsü: "Benim hediyem en iyisi. Biliyorsunuz annem Tevrat okumayı çok sever. Ama ne yazık ki artık gözleri iyi görmüyor. Ona Tevrat'ı ezbere bilen büyük bir papağan gönderdim. Ama bu çok özel bir papağan. Onu eğitmek için 12 haham 12 yıl boyunca uğraşmış. Bu papağan için havraya 20 yıl boyunca birer milyon dolar bağışlayacağım. Ama buna değer. Çünkü annem sadece bölümün adını söyleyecek ve papağan ona ezbere okuyacak."
Bir süre sonra bu üç hayırlı evlat annelerinden birer mektup almış...
Birinciye: "Bu ev çok büyük. Bana tek bir odası yetiyor ama hepsini temizlemek zorunda kalıyorum."
İkinciye: "Yolculuk etmek için çok yaşlıyım, limuzini kullanmıyorum, üstelik şoför çok kaba."
Üçüncüye: "Canım evladım. Anneni mutlu etmeyi nasıl da biliyorsun. Gönderdiğin tavuk çok lezzetliydi, teşekkür ederim!"