Liverpool maçı ve zaferinden sonra Brugge maçı standartların gerisinde kaldı. AB'nin merkezi olmasına rağmen organizasyon yetersiz. Polis dahil görevliler tecrübesiz... Zemin Atatürk Olimpiyat'a rahmet okutur... Tribünlerin neredeyse 3'te 1 boş... Futbol desen Liverpool, Tottenham, Arsenal maçlarına bile yanaşamaz...
Dün Jan Breydel'de ne tanıdığımız, alıştığımız Beşiktaş vardı, ne de korktuğumuz Brugge.. Slaven Bilic'in Necipli geri dörtlüyü bozmama adına orta sahada sakat Atiba- Sosa yokluğunda Oğuzhan-Tolgay'la başlaması böyle stratejik bir deplasman maçında en çok tartışılması gereken bizce yanlış bir karardı. "Veli-Atiba" başarılı orta saha modeli Beşiktaş'ın ana omurgasını oluştururken Franco'nun stoperde başlayıp, Necip'in ön liberoda yer alması ve ilerde Tolgay-Oğuzhan ikilisinden birinin tercih edilmesi daha mantıklı bir karar olurdu.
Gökhan Töre ile ikinci yarının başında bulunan gol Beşiktaş'ın ihtiyacı olan goldü. Slaven Bilic en azından bu golden sonra açık veren orta sahayı kapatmalı derken Brugge bu tercihlere net cevaplar verdi. Franco'nun oyuna girmesi, Necip'in öne çekilmesi, risk alacak Brugge'nin önünü kesebilirdi. Beşiktaş'ın futbolu uyuyan seyirciyi ve rakibini 58'de Demba Ba ile uyandırdı. Ba'nın harcadığı pozisyon maçın dönüm noktasıydı.
Karşılaşmanın en kötüsü Ba'ya sabretmek Bilic'in yanlış tercihlerinden biriydi. Maçı golleri atan 62'de Sutter, 78'de Rafael'den ziyade, ikinci yarı oyuna giren, penaltıyı Serdar'dan alan Felipe Gedoz ve Obbi Oulare çevirdi. Beşiktaş dün gece olduğu gibi basit hatalar yapmazsa bu turu da geçer. 2-1 çok kötü bir sonuç değil. Ancak acı olan çok rahat geçilebilecek bir turun koynuna riskin sokulması durumu var... Bilic'in tercihlerini ve takımının oyunundaki düşüşü gözden geçirmesinde herkes için fayda var.