Dramatik bir maçtı. Son 15 dakikasına kadar taraftarı olmaktan bile pişmanlık duyacağınız iki takımın mücadelesinde, üst üste gelen goller "yenildim" diyeni, "galibiyet" kürsüsüne taşıdı. Ligde kalma mücadelesi veren Malatyaspor'un, "yanlış" bir kararla 10 kişi kalması, buna rağmen 1-0'dan gelip, 2-1'i bulması başka bir drama.
Fenerbahçe takım halinde "Bunun hesabını nasıl vereceğiz" diye düşünürken, bir dakika sonra beraberliği buldu, üç dakika arkasından da maçı kazandıran golü. Böylesine futbolsuz, keyifsiz bir akşamda, hüzünler ve sevinçlerin sürekli olarak yer değiştirmesi de futbolu hepimize sevdiren en önemli özelliği. Hikmet Karaman çok iyi çalıştırmış takımını. Ama Ali Şansalan... Maçın hakemi... Uzun zamandır böylesine kötü yorumlar görmedim. Benzer pozisyonların birini devam ettirip, ötekini "oyna" diyen standart kayması bir yana; Gökhan Töre'ye gösterdiği iki sarı kartta da yanlışı vardı. Ve elbette kaptan Emre'nin yüzüne temas olmayan pozisyonda, hakemi karta yönlendiren "artistik" çabası da var. Çok üzüldüm. Futbolu bıraktığı sezonda büyük oyuncu olmasının yanında, agresifliği ile hatırlanacaktı belki. Akıllarda bu aldatmasıyla kalmaz umarım.
"Hepsi yapıyor, ne var ki" diye düşünen de olabilir aranızda. Tek söyleyeceğim; 39 yaşına gelmiş Emre Belözoğlu; herkes değil. Başka takımlarda eleştirdiği aynı tip oyunculara edecek lafı da kalmadı Fenerbahçe taraftarının.
Kazanırken kaybettiği maça baktığımızda Malatyaspor'un neden düşme hattında olduğunu anladık. Bu oyuncularla, bu kadar yavaş düşünen akıllarla, ayağındaki topu kaptıranlar, yanındaki pas veremeyenleri gördüğümüzde de Fenerbahçe'nin bugünkü durumunun nedeni ortaya çıktı bir kez daha. Ve aynı Kayseri maçındaki gibi; bu maç seyircili olsaydı Fenerbahçe kazanamaz, "Sat bunları başkan" tezahüratıyla gecenin faturası kesilirdi.