Böylesine kritik bir maçı neredeyse hatasız bitirmek önemli bir özellik. Fenerbahçe sadece defansif karakterini ortaya koymadı, maç nasıl kazanılır isimli bir resitali de sergiledi Kadıköy'de. Ne gerekiyorsa yaptılar. Büyük takımın nasıl olması gerektiğini de gösterdiler. Lokomotiv'in bir sürü bahanesi veya handikapı olabilir. Ama iki pası üst üste yapamadılar. Bunun açıklaması kendi adlarına, maç eksiği veya olmayan oyuncular ile açıklanamaz.
Fenerbahçe öylesine konsantre ve istekli oynadı ki, Rus takımına ikinci nefesi alma fırsatını bile vermeden topu kaptılar.
Bıktırıcı bir tavırdır bu aslında.
Sahadasındır ama futbol oynamak adına bir şeyler yapamazsın.
Çünkü top sende değildir. Sadece mücadele etmekle sınırlı kalan bir oyun içinde, dakikalar geçtikçe kazanamayacağını anlar, yenilgiyi kabul eder, fark artmasın diye şartlanırsın. Fenerbahçe bunu hissettirdi rakibine.
Golleri arka direkte Souza kaydetti.
Bu bir akıl. Bir kere olsa tesadüf dersiniz, ikincisi de gerçekleştiğine göre çalışılmış ve görevlendirilmiş.
Pereira'nın da hakkını verelim elbette.
Çünkü defans Van Persie'ye odaklanmışken, gözlerden kaçar durumda tabelaya ismini yazdırdı Souza. Bu takımı kurarken, 70 milyon Euro'yu harcarken, Avrupa Ligi'ni kazanacak kaliteyi de Kadıköy'e getirdi Fenerbahçe yönetimi. Bu oyuncu grubuna bu hedefi benimsetmek ve etrafında toplamak önemliydi. Dün gördük ki, beklerin arkasını dolduran Volkan Şen veya Nani, her topa koşan Van Persie, İki kişilik oynayan Ozan, iki efsane bek olarak maçın kaderine isimlerini yazan Gökhan ve Caner vardı sahada.
Ve Fenerbahçe taraftarı... Maçı her dakika yaşayıp, sahada baskı yaratıp, yelkenlerin hep rüzgarla dolmasını sağladılar. Maç kazanan tribünün nasıl olduğunu gösterdiler.
Gereği yapılmış, rövanş için yeterli skor elde edilmiştir. Yolun açık olsun Fenerbahçe...