Geçen haftaki performans göz kamaştırıcıydı. Mersin karşısında çok pozisyon gelmiş, oyun hırsı ve arzuyu üst düzeyde taşımıştı. Bu kez gözümüzü, "tekrar olur mu?" diye diktik sahaya.. Evet; oldu. On dakikalık git-gellerden sonra, inisiyatifi tamamen eline aldı Fenerbahçe. Alper ve Kuyt'ın da katılımıyla beşlediği orta sahasıyla rakibe hayat hakkı tanımayan baskı ürettiler. Aynı şekilde Gökhan ve Caner'in de katılımı, maçı Fenerbahçe adına hem öne taşıdı, hem geniş alan yarattı, hem de etkili kanat ortalarını peşinden getirdi.
İsmail Kartal döneminin en büyük eleştiri kaynağını silen, unutturan ve hatta geçen sezondan özlemle anılan "keyif veren" futbolu seyretmeye başladık. Fenerbahçe; Fenerbahçe gibiydi. Bu farkın nedenleri çeşitli. Öncelikle Alper'in tempoya katkısı, sürpriz penetreleri uyuyan oyunu, bir anda etkili atağa dönüştürüyor. İkinci olarak sekiz yerli oyuncuyla başladılar maça. İkinci 45'te Meireles'in çıkmasıyla, sayı 9'a yükseldi. Aidiyet hissi yüksek, koşmaktan sakınmayan ve forma rekabetini hisseden oyunculardı bunlar. Takım performansı da bu paralelde yükseldi. Silkelendikleri Bursa ve Eskişehir maçlarındaki eksik, koşu kaliteleriydi. Geçen haftadan beri bu da kalmadı. Rakipten daha çok koşup, mücadele ediyorlar. Kuvvetli olduklarında, kalite farkları da orta çıkmakta gecikmiyor. Altını çizmemiz gereken en net "fark" budur aslında.
TARAFTARLA İNATLAŞILMAZ
Mehmet Topal ve Emre görünmeyen kahramanlardı. Gollerin başlangıç noktasında Alper'in gölgesi vardı. Caner yeniden sezon yıldızı olmaya soyunmuştu. Bekir-Egemen ikilisi ise neredeyse hatasızdı.
F.Bahçe taraftarı boş koltuklar ile Aziz Yıldırım'a "yeter" mesajı vermeyi sürdürdü. O da bilet satmamaya devam ediyor zaten. Bilet satılmayan tribünde seyirciler var, ilginçtir. Stattakilerin oyundan çıkarken Semih Şentürk'e vefa göstermesi, Alex'in veda maçı konusundaki samimiyetlerini de ortaya koyuyor. Taraftarla inatlaşılmaz. Bilmem, anlatabildim mi?