9 Cemâziyelâhir 1291 (24 Temmuz 1874) tarihinde Tahran'da doğdu. İmam Mûsâ Kâzım'ın soyundan Bahreynli Âl-i Garîfî hânedanına mensup olan babası Âyetullah Seyyid Abdullah Bihbehânî, İran Meşrutiyet Hareketi'nin en önemli liderlerindendi. Seyyid Muhammed, ilk eğitimini babasından aldıktan sonra Mirza Ebü'l-Hasan Cilve'den felsefe ve aklî ilimleri okudu. Ardından yedi yıl boyunca Âyetullah Mirza Hasan Âştiyânî'nin fıkıh ve usul derslerini takip etti. Âştiyânî'nin vefatı üzerine Irak bölgesi âlimlerinin derslerine katıldı. Necef'te Ahund Molla diye tanınan Muhammed Kâzım-ı Horasânî'den ders aldı. Tahsilini tamamlayarak ictihad mertebesine ulaştı ve dönemin merci-i taklîd âlimlerinden biri oldu. Tahran'a dönünce devlet adamları nezdinde büyük itibar ve güven kazandı. Siyasî faaliyetlerinde babasına yardım etti, sosyal ve siyasal gelişmelerde önemli rol oynadı. 1906 İran Meşrutiyet Hareketi'nde adı babası Âyetullah Bihbehânî'den daha az geçse de siyasal sistemin dönüşümünde katkısı azımsanmayacak din bilginlerinden biriydi. 1908'de Muhammed Ali Şah'ın I. Meşrutiyet'i sona erdiren meclisi bombalatması olayı sırasında ciddi derecede yaralandı. Ertesi yıl şahın istibdat yönetiminin yıkılıp meclisin tekrar açılmasının ardından Bihbehânî meclis yasalarını denetleyen müctehidler arasında yer aldı. İkinci mecliste Tahran temsilcisi olarak Demokratiyûn grubuna karşı İ'tidâliyûn'un safında siyasete devam etti. Babasının 1910'da öldürülmesinden sonra itibarı daha da arttı. 1923'te Irak hükümeti ve İngilizler'in emriyle Atebât ulemâsının sürgün edilmesine karşı çıktı. Ertesi yıl kurucu meclis üyeliğine seçildi. Rızâ Şah Pehlevî'nin (1925-1941) saltanatının sonuna kadar sarayla olan iyi ilişkisi sürmekle birlikte önemli bir sosyal faaliyete katılmadığı görülmektedir. Bihbehânî, 1945'te Tahran cuma imamıyla birlikte ülkenin işgaline son verilmesi için Sovyet, İngiliz ve Amerika elçiliklerine hitaben ortak bir deklarasyon yayımladı.
Muhammed Rızâ Şah Pehlevî döneminde de (1941-1979) önemli dinî liderlerden biri olarak bir taraftan halk katındaki siyasal ve sosyal nüfuzu, diğer taraftan saraydaki itibarı sayesinde önemli konularda danışma ve ara buluculuk mevkiinde bulunmaya devam etti. 1948'de on dört müctehidle beraber kadınların kamusal alanlarda tesettüre riayet etmeden dolaşmalarının haram olduğuna dair yayımlanan bir fetvayı imzaladı. Ardından dönemin başbakanı İbrâhim Hakîmî, Bihbehânî'den baş örtüsü takmayan kadınlara karşı hoşgörülü davranılması ve herhangi bir saldırıda bulunulmaması yönünde halkı ikna etmesini istedi. Benzer bir ara buluculuğu da 1952'de Musaddık hükümetinin kadınlara verdiği oy hakkıyla ilgili önergeyi dinî çevrelerin tepkisi üzerine geri çekmesinde görüldü. 1953 yılında Başbakan Musaddık'ın petrolü millîleştirme hareketini destekledi, ona karşı ılımlı ve dengeli bir siyaset izledi. Ancak bir süre sonra, Musaddık'ın şah karşıtı politikaları ve Meclis-i Şûrâ-yı Millî Başkanı Âyetullah Kâşânî ile arasının açılması üzerine Bihbehânî başbakana olan güvenini kaybetti. Âyetullah Burûcirdî ile birlikte 1953 Ağustosunda Musaddık'ın bir darbe ile düşürülmesinde önemli rol oynadı. Musaddık'a karşı şahın ve Amerika'nın yanında yer almasının temelinde Musaddık'ın başını çektiği Cephe-i Millî'nin komünist Tudeh Partisi'ne olan yakınlığının bulunduğu söylenir.
1953 ile 1955 arasında Bihbehânî adı İran kamuoyunda en fazla öne çıkan isimlerdendi. Bir ara ülke dışına çıkmak zorunda kalan şahın geri dönmesinde etkin rol oynadı. Şaha bir telgraf göndererek alkollü içkilerin üretimi ve satışının yasaklanması için yeni başbakan Fazlullah Zâhidî'nin verdiği sözü tutmasını istedi. Şah böyle bir yasak yanlısı olmasa bile bu talebi saygıyla karşıladı. Böylece ulemâ-devlet ilişkilerinde karşılıklı tâvizlerle bir denge oluşturuldu. Başta Bihbehânî olmak üzere ulemânın desteğiyle dönemin radikal örgütlerinden Fedâiyân-ı İslâm çökertildi ve komünist Tudeh Partisi etkisiz hale getirildi. Bihbehânî, Türkiye ve Irak'ın da katıldığı Bağdat Paktı'nı bir barış paktı olarak değerlendirip hükümetin bu konudaki dış politikasını destekledi. Bahâîler'in faaliyetlerine karşı halkın duyduğu tepki üzerine 1955'te Bahâî dinî merkezlerinin kapatılmasında da şah nezdinde etkili oldu. Ancak 1958'de Bihbehânî'nin hükümetle ilişkileri bozulmaya başladı. Bihbehânî o yıl senatoda kadınlara oy hakkı verilmesini savunanları kınadı. 1962'ye kadar bu sorunun peşini bırakmadı. Hükümete karşı diğer bir muhalefeti de yeni toprak yasası konusundaydı. Bu arada Âyetullah Burûcirdî de ona toprakların sınırlandırılmasının İslâm hukukuna aykırı olduğunu belirten açık bir mektup yollayarak kendisini desteklediğini belirtti. Bihbehânî 1963'te Muhammed Rızâ Şah Pehlevî'nin bir referandumla uygulamaya koyduğu, "Ak Devrim" diye anılan reform programı konusunda başbakana bir yazı gönderip devletin vakıf arazilerini bölmekten vazgeçmesini istedi. Şahın Ak Devrim'ine karşı çıkan Âyetullah Humeynî, toprak reformu konusunda referandum yapılmasını haram saydığı bir sırada Bihbehânî de Âyetullah Seyyid Ahmed Hânsârî'nin yanında yer alarak referandumu haram sayan fetvasına destek verdi. Böylece sarayın tepkisini daha fazla çekmeye başlayan Bihbehânî'nin oğlunun meclise girmesi engellendi. Bihbehânî 12 Kasım 1963'te vefat etti, naaşı Irak'a götürülerek Necef'te defnedildi. Vefat ettiği tarih devlet tarafından resmî yas günü ilân edildi.
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi